HADİSLERİN HÜCCET OLMADIKLARINA DAİR KURANSAL DELİLLER

HADİSLERİN HÜCCET OLMADIKLARINA DAİR KURANSAL DELİLLER
1- “Hüküm yalnız ALLAH’ındır” düsturu Kuran’ın en temel prensibidir. Bu ilke otomatikman peygamberi hüküm kaynağı olarak kabul eden hadisleri işlevsiz hale getirmektedir.
5:44… ALLAH’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.
5:45… ALLAH’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.
5:47… ALLAH’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir.
2- Hadisler, Kuran’ın eksik olduğu iddiasından yola çıkılarak dinleştirilmiştir. Hâlbuki Kuran, din hususunda eksiksiz, mükemmel bir yapı arz eder.
17:89 Andolsun biz bu Kuran’da her türlü örneği türlü şekillerde açıkladık. Buna rağmen insanların çoğu inkârda diretmektedirler.
3- Hadisleri savunanların diğer bir argümanı ise Kuran’ın mücmel (kapalı) olduğu ve hadislerin bu kapalılığı açtığıdır. Kuran, mücmel olmak şöyle dursun bilakis apaçık bir kitaptır.
2:99 Andolsun sana apaçık ayetler indirdik. Onu (apaçık olmasını)[1] fasıklardan başkası inkâr etmez.
4- Hadisçiler, Kuran’ın anayasa olduğunu, hadislerin ise bu genelgenin yönetmelikleri ve tüzüğü olduğunu söylerler. Oysaki Kuran, ayrıntılı, detaylı ve tafsilatlı bir kitaptır.
16:89 …Sana; her şeyi ayrıntılı bir şekilde açıklayan, kılavuz, rahmet ve Müslümanlara müjde olan kitabı indirdik.
5- Hadisçiler, hadislerin de Kuran gibi vahiy ürünü olduğunu dillendirirler. Fakat Kuran’dan nasıl bir farkı olduğunu ve neden Kuran’a konulmadığını bir türlü açıklayamazlar. Eğer bu iddiaları doğruysa bu, hâşâ peygamberimizin görevini tam anlamıyla yapmadığını belirtir. Çünkü efendimizin en temel görevi kendisine vahyedileni duyurmaktır. Oysaki hadislerin tamamına yakını haber-i vahiddir (yalnızca bir kişinin söylediği haber)
5:67 Ey Resul! Sana Rabbinden indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmayacak olursan, O’nun risaletini yapmamış olursun. ALLAH seni insanlardan korur. ALLAH kâfir bir topluma hidayet vermez.
6- Hadislerin büyük bir kısmı Hz. Muhammet’in (sav) gaybı bildiği üzerine bina edilmiştir. Oysa peygamberimizin gaybı bilemeyeceği Kuran’da çok açık bir şekilde belirtilir.
6:50 De ki: “ALLAH’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem. Size bir meleğim de demiyorum. Ben yalnızca bana vahyedilene tabiyim.” De ki: “Körle gören bir midir? Hiç düşünmez misiniz?”
7- Hadisler, eğer denildiği gibi dinin mihenk taşlarından olsaydı, Kuran’da hadislere de uyun, onları yazın, onları koruyun, aklınızdan çıkarmayın, sımsıkı sarılın, ondan sorgulanacaksınız gibi, ALLAH’ın Kuran için sunduğu önermelerin hadisler için de söylenmiş olması gerekirdi. Bilakis her şeyi bilen ALLAH, ileride hadis kavramı üzerinden İslam dini sabote edileceğini bildiğinden, hadis kelimesini Kuran’ın dışındaki sözler için kullandığında hep olumsuzlar. (7:185; 12:111; 31:6; 52:34; 77:50)
45:6 İşte bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz ALLAH’ın ayetleridir. Artık ALLAH’tan ve ayetlerinden sonra hangi hadise inanacaklar?
8- ALLAH, Kuran’ı koruyacağına söz vermiştir. Eğer hadisler olmazsa olmaz ise Rabbimiz neden onları da koruyacağına söz vermemiştir? Ve de korumamıştır? [2]
18:27 Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O’nun (Kuran’ın) sözlerini değiştirebilecek kimse yoktur.[3] O’ndan başka asla bir sığınak da bulamazsın.
9- Kuran’da ALLAH, bahsetmediği konularda bizi serbest bıraktığını belirtmiştir. Ancak hadislerin en çok sarktığı alanlardan birisi de bu özgür alanlarımızdır.
5:101 Ey iman edenler! Açıklandığı takdirde zorunuza gidecek şeyleri sormayın. Kuran indirilirken sorarsanız size açıklanır. ALLAH onları (bahsedilmeyen konuları)[4] bağışlamıştır. ALLAH bağışlayandır, yumuşak davranandır.
10- ALLAH, bizim mahşerde yalnızca Kuran’dan sorgulanacağımızı söylemiştir. Bu bile tek dinde Kuran’dan başka kanıt olmadığının göstergesidir.
43:43-44 Sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Zira sen dosdoğru yol üzeresin. Şüphesiz Kuran, sana ve ümmetine bir mesajdır. Ondan sorgulanacaksınız.
11- Peygamberimizin ümmetinden tek şikâyeti, Kuran’ı terkedilmiş bırakmalarıdır. Eğer sünnetçilerin dediği olsaydı, Kuran ve sünnetimi terkedilmiş bıraktılar buyrulması gerekmektedir. Sünnet (adet-töre) kelimesi de hep ALLAH’ın sünneti (kanunları) olarak kullanılır. (18:55; 33:38; 35:43; 40:85; 48:23) Kuran’ın hiçbir yerinde peygamberimize izafen sünnet kelimesi kullanılmaz. Bu nasıl kitaptır ki ta fiy tarihteki olaylardan bahsediyor, evlerimize nasıl girip çıkacağımızı, eş dostla nasıl oturup yemek yiyeceğimiz gibi gerçekten detay hükümleri ayrıntılı bir şekilde anlatıyor da en önemli kavramlar olan, hadis, sünnet, gibi konularda tek bir olumlu kelime bile etmiyor?
25:30 Elçi de: “Rabbim ümmetim Kuran’ı terkedilmiş bıraktı.” dedi.
12- Kuran’ın en uzun ayeti (2:82) ayetidir. Kişisel borçlanma en ince ayrıntısına kadar anlatılır. Ve şahitli senetli sepetli belge düzenlenmesini farz kılar. Madem hadisler bu kadar kıymetli, neden ALLAH onlarında borçlar gibi yazılmasını gerekli kılmamıştır? Yoksa size göre hadisleriniz ufak tefek borçlardan daha mı kıymetsizdir?
13- “Hadisler olmadan nasıl namaz kılacağız, oruç tutacağız?” diyerek ALLAH’a dinini öğretir bir üslupta art niyetle sorular soruyorsunuz. Eğer inancınız da samimiyseniz, elhamdülillah Kuran’ı Kerim bizi hiç kimseye muhtaç etmeden tüm yapıp etmemiz gerekenleri bize öğretiyor. Kuran, namaz başta olmak üzere tüm ibadetleri en ince ayrıntısına kadar bize bildirmektedir.[5] Ayrıca şu an mezheplerin vazettiği namazın hadislerde bile yeri yoktur. Kütüb’ü Sitte’deki pek çok hadiste peygamberin genel kabul görmüş ritüelden farklı uygulamalara gittiğine şahit oluruz.
İbnu Abbâs anlatıyor: “Allah, namazı peygamberin diliyle normalde dört, seferde iki, korku halinde bir rekat olarak farz kılmıştır.” [6]
En temel hadis kitaplarının çoğunda farklı varyantlarla gelen bu hadisle, günümüz Sünnilerinin uygulamaları çakışmaktadır. Öyle ki, bu hadislere göre tüm namazlar normalde dört rekâttır. Oysaki hemen hemen her konuda ihtilaf eden Sünni mezhepler, normal zamanlarda akşam namazının üç, sabah namazınınsa iki rekât olduğunda ittifak etmişlerdir. Gene seferi durumda akşam namazının üç rekât olacağını belirtmektedirler. Bu örnekten de apaçık görüleceği üzere, Sünniler rekât sayısı konusunda en temel kaynaklarıyla taban tabana zıt bir uygulama içerisindedirler. Sadece rekât sayısı değil namazla ilgili pek çok konuda hem hadisler kendi aralarında, hem de günümüz Sünni uygulamalarıyla çelişmektedir. Bu konu kitabımızın mevzusu olmadığından şimdilik bu kadarla yetinelim.

________________________________________
[1] Bu ayetteki “haa” zamiri ayetlere değil “beyyine” sözcüğüne gider. Çünkü iki kelime de aynen zamir gibi dişil olmasına rağmen ayetler kelimesi çoğul, ayetlerin apaçık olması ise tekildir. “Haa” zamiri, üçüncü tekil şahsın dişisidir. Mealler ne yazık ki bu detayı fark edememiş olduklarından, bu zamiri “onları” yahut “bunları” diye çoğul olarak çevirmektedirler. Bu büyük bir hatadır. Ayrıca hem anlam bütünlüğü açısından hem de zamirin en yakın olana gönderilmesi kaidesi bakımından da buradaki zamir apaçıklığa gider. Parantez içi ibaremiz bu kurala dayanmaktadır. Yani bu ayette asıl vurgulanmak istenen kâfir prototipi, Kuran’ın mücmel olduğunu iddia edenlerdir.
[2] Hadislerin korunmamış olduğunun en açık kanıtı devasa hadis ilimleridir. Kuran’ın hiçbir ayetine hatta noktasına, bu ALLAH’tan geldi mi diye bir çalışma yapılmaması ancak hadislerin tamamının bu süzgeçten geçmek zorunda olması onların korunmadığının kanıtıdır. Zaten hiç kimse hadislerin de Kuran gibi muhafaza edildiğini ifade edememektedir.
[3] Bu ayetteki o zamiri Kuran’a gider. ALLAH’a değil. ALLAH’ın Kuran haricindeki önceki peygamberlerimize verdiği vahiyleri / sözleri tamamen değiştirilmiş ya da kaybolmuştur. Bazı cingöz misyonerler, bu ayetlerden yola çıkarak Tevrat ve İncil’in de değiştirilmemiş olduklarını empoze ediyorlar. İkinci aşamada ise özellikle İncil’le yoğrulan modernist, çağdaş, ahmak kişiyi “bak Kuran, İncil’le çelişiyor” diyerek, Kuran’dan uzaklaştırarak Hıristiyan yapıyorlar. Oysaki Kuran, açıkça Tevrat’ın ve İncil’in tahrif edildiğini söyler. (2:75; 5:13) Ayrıca bu iddiaları, tarihsel gerçeklerle de çelişir. Çünkü Kuran, 24 tane peygamber sayıp hepsine vahiy / kitap verildiğini belirtir. Bu peygamberlere verilmiş olan kitaplardan günümüze ulaşmış olan var mıdır? Örneğin Hz. İbrahim, Hz. Nuh, Hz. Salih... gibi peygamberlerin kitapları nerededir? Hatta Kuran, her topluma bir peygamber gönderildiğini söyler. (16:36) Bu 10 binlerce peygamber ve kitap olduğu manasına gelir. Demek ki ALLAH’ın sözleri değiştirilebilir ve tahrif edilebilir ancak Kuran bundan müstesnadır.
[4] Parantez içi ifademiz tamamen ayetin zımnen söylediğini yansıtır. Kuran indirilirken yaşayan insanların her sorularına cevap verilmiştir. Ancak fazla soru sormayıp, dini Yahudiler gibi zorlaştırmayın denilerek ikaz edilmişlerdir. Kurandan sonra yaşayanlar içinse ALLAH hepsini affetmiştir. Yani bir şey Kuran’da yazmıyorsa helaldir, mübahtır, serbesttir. Fakat sonraki neslin bu soruları bitmek tükenmek bilmemiştir. Sonraki ayette de belirtildiği gibi sormuşlar ve cevabını Kuran’da bulamadıkları için hadis uydurarak kâfir olmuşlardır. Hadislerin ekserisi bu serbestîye alanına tecavüz eden sorular ve onlara verilmiş cevaplardan ibarettir
[5] Kuran’ın tarif ettiği namazın nasıl kılındığına dair çaplı bir araştırma yapmış bulunmaktayız. En yakın zamanda tashih edildikten sonra inşallah yayınlanacaktır.
[6] Müslim, Sahih-i Müslim, Salat, hadis no:5; ebu Davut, sünen ebu Davut, salat, 287; Nesai Sünen Nesai, Taksir, 1, 3, 118. ayrıca benzer rivayetler için bkz. Buhari, salat, 1; Buhari, taksir-i salat, 5; Buhari, menakıbu’l Ensar, 47; Müslim, salat’ul müsafirin, 2; malik, Muvatta, kasru’s salat, 8; ebu Davut salat, 270; Nesai, salat, 3
Hanif Murat ın HÜKÜM YALNIZ ALLAH'INDIR isimli kitabından alıntıdır.

Konular