KiTAP OKUMANIN ZARARLARI 2

KERTENKELELESMEK

Yoktun...

Yüz sene önce, bin sene, yüzbin sene, milyon bin sene önce yoktun. Yok oldugunu da bilmiyordun, çünkü sen yoktun. Hiç bir insan da senin "yok" oldugunu bilemezdi.
Hatta senin yoklugun o zamanlar söz konusu bile olamazdi. Sen yoktun ki yoklugun veya varligin sözkonusu olsun.

Dogdun...

Daha dogrusu, belli bir zamanda ve belli bir mekanda dogan bir çocuk "sen" oldu.
Sen kimdin ?
Sen seni daha bilmiyordun. Sadece bir ciyakliyor, bir uyukluyordun.
Erkek mi kiz mi olacagini sen belirlememistin. Dogdugun tarih ve yer sana sorulmamisti.
Kaç yüzbin sene önce Habesistandaki bir magarada dogabilir miydin ?
Babil'in asma bahçelerini sulayan bir bekçinin oglu, yahut Fenikeli bir çömlek tüccarinin torunu olabilir miydin ?
2279 yilinin kiyamete yakin aylarinda, Karadenizin ortasinda 15 milyonluk bir deniz kentindeki mütevazi bir gökdelenin 87. katinda dünyaya merhaba diyebilir miydin ?

Babani ve anneni sen seçmemistin. Onlar da seni seçmemisti. Dogdugunda görüp tanidilar seni. Sen de seneler sonra tanidin onlari.
Zengin çocugu mu, yoksa fakir çocugu mu olacagin önemliydi, ama bu da senin elinde degildi.

Dogdun...

Üstelik bir insan olarak dogdun.
Hani bir tarla faresi olarak da varlik alemine dogabilirdin. Yahut kapkara bir hamam böcegi, yahut ta sevimli bir kertenkele...
Bunlardan hiçbiri olarak dogmadigin kesin.
Neden dogdun, niçin su zamanda bu mekanda, filancanin çocugu, falancanin kardesi oldun ?
Neden kertenkele oldun veya olmadin ?
Tüm bu sorular, sorsan da sormasan da seninle beraber dogmus oluyor.
Sorulari düsünmemek sorulari öldürmez ki...
Sorunlari çözmemek sorunlari ortadan kaldirmaz ki...

Söyle veya böyle niçin dogdugunu merak etmeden yasadin, yasadin.

Büyüdün...

Okudun veya okumadin, köylü veya sehirli oldun, evlendin veya evlenmedin.
Belki korkak, belki cesur oldun. Belki zeki, belki kalinkafali oldun.
Belki pazarda hammal,belki kasabada kaymakam oldun. Belki belediyede memur, belki basbakan oldun. Belki hirsiz, belki gardiyan oldun.

Büyüdün ve mutlaka bir seyler oldun.

Belki çoluk çocukla oyalandin, belki sokak sokak aval aval dolandin, belki her gün milyonlarca lira kazandin, belki üç bes kurus için çirpindin, paralandin.
Belki kitaplarin arasinda geceledin, belki de içki masasinda sabahladin.
Belki kus gibi süzüldün, belki yilan gibi süründün.

Oyalandin yahut dolandin, kazandin yahut paralandin, geceledin yahut sabahladin, süzüldün yahut süründün.
Ama herkes gibi dünyayla birlikte günesin etrafinda bedavadan birkaç tur attin.
Belki yirmi, belki otuz tur. Belki altmis, belki yetmis tur...
Ve sen iyi bilirsin ki bu yolculugu ilanihaye sürdüren yoktur.

Son istasyona yaklastin...

Inise geçtiginin farkindasin. Turlarin sayisina paralel olarak ortaya çikan incecik fenerler, sana son istasyonu hatirlatirlar beyaz beyaz...
Ilk basta görmemezlikten gelirsin bu ugursuz trafik isaretlerini. Hatta dayanamayip sökersin yerinden bir kaç tanesini...
Ancak gün gelir sökmekle basedemezsin, siyaha, yahut kumrala boyamaya çalisirsin.

Beyaz beyaz alevlenen sadece saçlarin degildir.
Tüm vücudun için için yanmaktadir.
Vücudunda basgösteren arizalar gün gelir tamir edilemez olur. Tamirciler, sana sahte umutlar verirler... Kesip biçer, söküp takistirirlar.

Nihayet, beklemedigin gün gelir.

Halbuki hayatin boyunca hep beklemistin.
Büyümeyi, okul bitirmeyi, basarili olmayi, is güç sahibi olmayi, evlenmeyi, çoluk çocuk sahibi olmayi, çocuklarinin büyümesini, okul bitirmesini basarili olmasini...
Hep beklemistin, önce kendin için, sonra çocuklarin için !
Daha uzun yasadiysan bu sefer ayni seyleri torunlarin için...
Ama hep bekledin. Bir bekledigin gerçeklesince baska bir seyleri bekledin... Beklemekle geçti hayatin...

Çok gariptir ki yüzde yüz karsilasacagini bildigin seyi hiç beklemedin.
Düsünmek bile istemedin.
Son istasyona yaklastigini hissettikçe trene daha bir yapistin.
Kiradaki evlerine ve dükkanlarina zam üstüne zam yaptin.
Bankadaki paralarini daha da çogaltmanin hirsiyla geceleri uykunu kaçirdin.
Yoksullara yardimi düsünmedin. Bazan üç bes kurusu yahut eskimis bir elbiseyi verdinse de minnet ettin. Yoksulu küçük gördün, kendini yücelttin.

Son istasyona varan arkadaslarinin ve akrabalarinin gidisini hüzünle seyrettin.
Arada bir bu ayrilislar olmasa son istasyonu aklina hiç getirmeyecektin...
Trenin son düdügünü çalacagi günün korkusuyla komplekslere girdin. Bunaldin, çevrendekileri bunalttin.

Sonunda herkes gibi ÖLDÜN...

Niçin dogdugunu, nereden gelip nereye gittigini, hayatin gerçek amacini, ölümün anlamini ve ölümden sonrasini merak etmeden bu dünyaya gelip gittin.
Hamam böcegi, kertenkele ve evinde besledigin minnos kedi de yasamlari boyunca bunlari merak etmediler.

Senin onlara, yahut onlarin sana hayli benzedigini söylesem bunun sebebini de merak etmezsin sanirim!

saygilar (ali yüksel)

Konular