şeytanın söylediği tek doğru...

şeytanın söylediği tek doğru...




Meşhur sahabilerden Ebu Hüreyre r.a.' ın başından geçen bir olay gerçekten çok dikkat çekicidir. Hz . Ebu Hüreyre r.a. Suffa'da , Peygamber Mescidi'nin arka kısmında kalan sahabilerden biriydi.

Bir Ramazan ayı. Fıtır sadakaları toplanmış, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak üzere bir yerde muhafaza altına alınmıştır. Efendimiz s.a.v., daha ziyade gıda maddelerinden oluşan bu sadakaları dağıtılıncaya kadar korumak için Ebu Hüreyre r.a.'ı görevlendirmiştir.



Bir akşam vakti. Ortalık kararınca bir adam sessizce gelip sadaka mallarından avuçlamaya başlar. Sonra neler oldu, Ebu Hüreyre r.a.'a atfen şöyle nakledilir:

Adamı yakaladım ve dedim ki:

- Seni Rasulullah'a götüreceğim.

Adam yalvardı:

- Ben muhtaç bir kişiyim. Bakmakla yükümlü olduğum ailem var. İhtiyaç içindeyim.

Haline acıdım, onu salıverdim. Sabah olunca Rasulullah s.a.v.:

- Ebu Hüreyre , dün gece yakaladığın adam ne yaptı? diye sordu. Ben de:

- Ya Rasulallah , ihtiyacı olduğunu, bakmakla yükümlü bir ailesinin bulunduğunu söyledi. Ben de acıdım ve salıverdim, dedim. Rasul -i Ekrem s.a.v.:

- Sana yalan söyledi, tekrar gelecek, buyurdu. O'nun bu sözü üzerine tekrar geleceğini anladım ve sonraki akşam gözetlemeye koyuldum.

Hz . Ebu Hüreyre r.a., adamın tekrar geldiğini, onu yakaladığını, ilk gece neler oldu ve konuşulduysa, ikinci gece de aynen tekrarlandığını anlatıyor. Sabah olunca Rasulullah s.a.v. Efendimiz de yine aynı şeyleri söylüyor.

Nihayet üçüncü gece olur ve Ebu Hüreyre r.a. adamı yine gözetlemeye başlar. Adam gelip, geçen iki akşamki gibi mallara uzanınca, Ebu Hüreyre r.a. bir kez daha yakalar. Ama artık kararlıdır. Bunun son olduğunu, kesinlikle Efendimiz s.a.v.'in huzuruna çıkartacağını söyler. Bu sefer adam bir öneride bulunur:

- Beni bırak, sana çok faydalanacağın bir şey öğreteyim, der. Ebu Hüreyre r.a. merak etmiştir:

- Nedir o?

Adam şöyle der:

- Yatağına girdiğinde Ayetü'l - Kürsi'yi oku. Böyle yaparsan, yanında Allah tarafından sürekli bir koruyucu bulunur, sabaha kadar şeytan sana yaklaşamaz.

Ebu Hüreyre r.a. adamı yine salıverir.

Sabah olunca Rasulullah s.a.v., yakaladığı adamın dün gece ne yaptığını tekrar sorar. O da olan biteni olduğu gibi anlatır. Bunun üzerine Rasulullah s.a.v. Efendimiz şöyle buyurur:

- Bak hele! Kendisi yalancıdır ama bu sefer sana doğruyu söylemiş. Ebu Hüreyre , üç gecedir kiminle konuşuyordun, biliyor musun?

- Hayır, bilmiyorum.

- O şeytandı. (Buharî)

* * *

Ayetü'l - Kürsi , Bakara Suresi'nin 255'inci ayetidir. Fazileti hakkında birçok hadis var. Fakat aktardığımız bu ilginç olay bize bir şeyler söylemek istiyor gibi.

Her şeyden önce, böyle bir olayın sebepsiz, hikmetsiz olamayacağını bilmeliyiz. En bariz özelliği yalancılık olan şeytanın, niçin tercih edildiğini düşünmemiz gerekiyor. Bir hakikat neden bir yalancıya söyletilmiştir? Her şey başından itibaren Peygamber s.a.v. Efendimiz'in bilgisi dahilinde olduğu halde, neden Ebu Hüreyre'ye üçüncü sabah açıklanıyor?

Bütün bu soruların en tatmin edici cevabı şu olsa gerek: Allah ve O'nun Rasulü , Ayetü'l - Kürsi'nin değerini, onun okunmasıyla ikram edilen manevi korunmayı, çok çarpıcı bir şekilde inananların gözlerinin önüne sermek istemiştir. Bu olayda şeytana söyletilen şey esasen şudur:

" Ayetü'l - Kürsi öyle bir manevi zırhtır ki, okuyana bir şey yapamıyorum."

Rasul -i Ekrem s.a.v. Efendimiz'in bu ayete dair diğer hadis-i şeriflerini hatırlayalım:

"Farz namazların peşinden Ayetü'l - Kürsi'yi okuyan kimse, diğer namaz vaktine kadar Allah'ın koruması altındadır." (Heysemî)

"Ayetü'l - Kürsi , Kur'an ayetlerinin efendisidir." (Ahmed b. Hanbel)

İslâm imanının özünü içinde toplayan, engin bir manaya sahip ve -Allah'a şükür- hepimizin ezberinde olan bu ayetin meali şöyle:

"Allah, kendisinden başka ilah olmayandır.

el- Hayy'dır: Diridir; el- Kayyûm'dur: Bütün yaratıkları idare eden ve ayakta tutandır.

O'nu ne uyku tutar, ne de uyuklama.

Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi O'nundur.

İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir?

O, yarattıklarının yapacaklarını ve geride bıraktıklarını bilir.

O'nun dilediği miktarın dışında hiç kimse, O'nun ilminden herhangi bir şeyi elde edemez.

O'nun 'kürsü'sü gökleri ve yeri içine alır.

Onları korumak, O'na zor gelmez.

O, el-' Aliyy'dir : Zorluk ve acziyet içinde bulunmaktan uzak;

O, el-'Azîm'dir: Her manada büyüktür." (Bakara, 255)

el- Kürsî : Sözlükte taht anlamına gelir. Ayette ise, mahiyetini ancak Yüce Mevlâ'nın bildiği, O'nun şanına layık bir varlıktır...

Konular