Allah'a Muhabbet Rasulullah'a İttiba

[size=18px][b] Allah'a Muhabbet Rasulullah'a İttiba

Bu zamanda bir sünneti ihya ve bid'ati terk ile tarîk-i müstakîm'i bulmak, envâr-ı sünen-i Nebeviyye olmadıkça muhaldir. Ve etvâr-ı nübüvvet'i iltizam etmedikçe necât müyesser olmakda hayaldir.

Muhabbet-i Zâtiyye-i îlâhiyye'ye vusûl, Habîb-i Rabbi'l-Âlemîn'e ittiba'sız asla suret bulmaz.

"Habibim de ki; eğer Allah'ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçunuzu örtsün. Çünkü Allah çok yarlıgayıcı, çok esirgeyicidir." (Âl-i İmran, 31) âyet-i Celîlesi buna şahid-i sadıktır.

Sallallahü Teâlâ Aleyhi ve Sellem'in gerek ibadetinden ve gerekse muâmelâtından ve gerekse âdâtından her bir umurda kendi saadetini bulmak için O'na benzemek gerektir.

Rasûl'e itâat, itâat-i Hak Sübhânehü ve Teâlâ'nın aynıdır. Zira Hak Sübhânehü ve Teâlâ:

"Kim Resûl'e itâat ederse, muhakkak Allah'a itâat etmiş olur" (Nisa, 80) buyurmuştur.

Hak Sübhânehü ve Teâlâ:

Rasûl'e itâati kendi itâatının aynı kıldı. Ve bu iki itâati birbirinden ayrı görmemek lazımdır.

Bu iki itâatin meyânında tefrika gösteren cemaatin halinden Hak Sübhânehü ve Teâlâ Hazretleri şöyle bahsetmektedir:

"Allah ve Peygamberlerini inkar ederek kafir olan, bir de Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isteyen Allah'a inanıp, peygamberlerine inanmayan (bunlardan) kimisine inanırız, kimini inkar ederiz diyen ve böylece küfr ile iman arasında bir yol tutmağa yeltenen kimseler (yok mu)? İşte onlar gerçek kafirlerin ta kendileridir. Biz o kafirlere hor ve hakir edici bir azab hazırlamışızdır." (Nisa, 150-151)

Hak Sübhanehü ve Teâlâ'nın tâatını Rasûlü'nün tâatında bilmek gerektir. Rasûlünden gayrı itâat, ayn-i dalâldır.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlardır ki:

* "Cenab-ı Hakk'a rızaya ermiş olarak mülâki olmak (kavuşmak) arzusunda bulunanlar bana çokça salat göndersinler."

* "Tahkîkan sizden bana en yakın olan kimse beni çokça salat ve selamla yâd edenlerdir."

* "İhtiyâcı bulunan bir şeyi te'minde zorluğa düşen bir kimse bana çokça salât ve selâm göndersin. Tahkîkan salât ve selâm gam ve kederleri izâle eyler, rızkları bollaştırır ve müşkilleri halletmek için yegâne bir vesiledir."

* "Muhakkak ki insanların en ziyade cimri olanı yanında ismim anılıp da bana salâvât ve selam göndermeyen kimsedir."

Bize olan muhabbetinden dolayı; "Allah Teâlâ Muhammed -aleyhi'ssalâtü ve's-selâm- 'i lâyık olduğu şekilde mükâfatlandırsın" diyen kimse yetmiş kâtibi bin sabah yormuş olur. Yâni bundan hâsıl olacak sevâbı yetmiş kâtib bin gün müddetle yazmakla zor bitirirler, demektir.

* Peygamber -aleyhisselam-a salât edilinceye kadar her dua yolda bekler, gitmez, kalır.

* "Allah'ın ismi zikr olunmaksızın ve bana salâvât gönderilmeksizin başlanan bir iş kesilir, kalır, batar. Bütün bereketlerden mahrum olur."

* "Kim bana bir kerre salât ederse Allah ona on salât eder. O'nun on günahım afveder. Derecesini de on kat yükseltir."

* "Kim bana günde yüz defa salât ederse Allah onun yetmişi âhiretine, otuzu dünyasına aid olmak üzere yüz hâcetini bitirir."

* "Cuma günü bana çok salât edin. Zira o gün meleklerin hazır olacağı; yahut şahidlik edeceği bir "yevm-i meşhûd"dur. Gerçek, bir kimse bana salât etmeye dursun yani salât ederse onun salâtı muhakkak bitince bana arzolunur."

* "Hakîkat, Allah Teâlâ'nın yeryüzünde seyâhat eden öyle melekleri vardır ki, onlar ümmetimden bana olan selâmı ulaştırırlar."

Allah Teâlâ hazretleri bütün halkına Peygamberi üzerine salât etmelerini ve teslimiyetle selâm getirmelerini farz kılmış ve bu farzın ifasını muayyen bir vakte hasretmemiştir. Binâenaleyh kişinin ona salât ve selâmı çok yapması ve bunu terk etmemesi vâcipdir. [/b][/size]

M.Sami Ramazanoğlu (ks)

Konular