FEMİNİST TAKINTILAR

Feminist Takıntılar






GEÇEN PAZARTESİ GÜNKÜ yazımın başlığı ‘Yeşil Feminizmin İflası’ idi. Amacım feminizmin ya da ‘yeşil feminizm’in şu anda iflas ettiğini vurgulamak değildi. Amacım, feminizm gibi, yeşil feminizmin de teorik olarak iflas ettiğiydi. Bu gün batıda, aile yapısının iflasının en temel sebeplerinden biri feminizm olduğu için, teorik olarak batılı aile yapısı ile birlikte feminizmin de iflas ettiğini söyleyebiliriz.


Bizim gibi toplumlarda ise, batıdaki formu yeşile bürünmüş halde olsa bile feminizm, bu iflastan payını almakta gecikmiyor ve bizde de aile yapısı çatırdamaya başlıyor. Bazılarına göre, bizim gibi toplumlarda, aile, dini beslenme kaynaklarından dolayı hala güçlüdür. Ancak, mahkemelerdeki boşanma oranlarına bakıldığında, bu kaynakların aileler tarafından kullanılamaz hale getirilmesinden dolayı, aile yapısının zayıfladığını görmeye başlamamız gerekiyor.


Mahkemelere yansımayan birçok sorunlu aile de bu facianın sınırına gelmiş bulunuyor. Özellikle yeni kuşağın, dinin yaşandığı bir iklimde olsa bile, bu sorunla pençeleştiğine şahit oluyoruz. Bu yüzden, aile yapısının korunamaması, ‘yeşil’ bile olsa feminizmin, teorik olarak iflas ettiğinin habercisidir.


Pratikte ise, feminizm gibi ‘yeşil feminizm’ de şu anda hala yaşıyor ve aramızda geziniyor. Davranışlarımızda kol geziyor. Kimi erkeklerin fikrinde ve zikrinde gizlenmiş, kimi kadınların vird-i zebanı(sürekli tekrar edilen dua) gibi olmuş, almış başını gidiyor. Evlerimizde, çocuk bezlerinin kim tarafından temizlenmesi gerektiği tartışmasından, kadının çocuğa bakmakla yükümlü olmadığı şeklindeki içtihadlara kadar çeşitli fikirlerde geziniyor. Birçoğumuz, sorulduğunda feminist olmadığımızı söyleriz. Ama, bir çoğumuzun gizli feminist olduğunu, davranışlarımıza bakarak söyleyebiliriz.


Hz. Peygambere atfedilen ‘kendi söküğünü diken bir Peygamber’ fikrinden yola çıkılarak, evin erkeğine yardımcı olunmak fikri bir züll olarak addediliyor. Böylece ev/aile bir yardımlaşma mekânı değil, kadının erkekle mücadele arenasına dönüşüyor. Kadınları öven bir hadis yada bir ayet bulunduğunda büyüteç altında inceleniyor ve bunun, mutlaka ‘yeni bir kadın hakkı’na işaret ettiğine hükmediliyor. Mesela Kur’anda geçen ‘kavvam’ gibi bir kelime bile aksi manalara çekilerek yorumlanıyor.


Belki de bir çoğumuz feminizmin sadece kadınlara mahsus olduğunu zannediyor. Oysa ki, nefis ve şehvetine düşkün bir çok erkeğin feminizmi desteklediği ve kadının kibir ve enaniyetini okşadığını görmekteyiz. Okşamalardan ibaret olan bu yalanlara kanan birçok kadın ise, kendisine atfedilen bu iltifatları gerçek zannedip bu uğurda mücadeleye girişebiliyor.


Feminizm, bir yanılsamadır. Erkeğin de kadının da tabiatından bir sapmadır. Erkeğin, kendi gerçekliğini idrak edememesi(muhtemelen kadınlara karşı olan zaafından dolayı), kadının da kendi gerçekliğine karşı bir meydan okuyuşudur.


Hangi renkte olursa olsun, feminizmin her tonu, insan tabiatına karşı bir meydan okumadır. Materyalist veya kapitalist bir anlayıştan beslenen bir feminist anlayışı, yeşile boyayarak onu ıslah edemezsiniz. Materyalizmin yada kapitalizmin yeşili nasıl abes ise, feminizmin de yeşili o denli abestir. Ve kendi içinde bir paradoksu barındırmaktadır.

Erkek kıyafetini bir hanıma giydirmek, ya da kadın kıyafetini bir erkeğe giydirmek. Yürüyüşünü, kadınlara benzeten bir erkek, ya da erkeklere benzeten bir kadın. Narinliği ve şefkati kadından alarak, erkeğe vermek; sertliği ve şecaati erkekten alarak kadına vermek. İşte bir feministin yaptığı budur.


İki cinsin birbirinden çok da farklı olmadığını vurgulayarak, sözüm ona eşitlikçi davranan bir feminist, gerçekte kadını ‘dediğim dedikçi’ yaparak, güya kadını, erkeğin tahakkümünden kurtardığını zannetmektedir. Bu yanılgı, bütün erkeklerin despot ve mütehakkim olduğu fikrinden beslenmektedir. Yanılgı, sadece şu andaki yaşayan örneklerinden yola çıkmamakta, bütün bir tarihi birikimi de yedeğine alarak gelmektedir.


Evet, feminizm, bütün bir tarih boyunca ‘hep sömürülen ve dövülen kadın’ zannından yola çıkarak, bu gün hakkında bir kanıya varmaktadır. Oysa ki, tarihsel olarak da sabit olan bir şey var. O da sömürülen ve dövülen kadının genellikle, batı coğrafyası içinde oluşudur. Bu gün bile, hala Fransa gibi bir ülkede, her ölen 10 kadından birinin, erkeğinden(eşinden veya sevgilisinden) yediği dayaktan dolayı öldüğünü duymaktayız.


Bizim coğrafyamızda ve kimi doğu ülkelerinde ise, kadın, batıdaki gibi eziyet çekmemiş ve böyle bir hareketi(feminist hareketi), içinden çıkarmamıştır. Öyle ise, batının kendi gerçeği olan bir hareket ve bu hareketin sunduğu iyileştirme yöntemleri, diğer coğrafyalarda kullanılamaz.


Üstelik ‘iyileştirme’ denilen şeyler de, kadın gerçekliğinin korunması değil, kadının kendi tabiatına meydan okuyuşudur. Siz, hiçbir gülün, kendi tabiatına meydan okuyuşuna şahit oldunuz mu?


13.02.2006


© 2007 karakalem.net, Ahmet Nazlı

1 yorum

FEMİNİST TAKINTILAR

Ne kadar anlamsız ve içi boş bir yazı. Bu yazıyı yazan kişinin feminizmin
ne olduğundan haberi olduğunu zannetmiyorum.

Eğer feminizmin en basit tariflerinden birine bakarsak:

“ Feminizm, geleneksel siyasal ideolojinin cinsiyetçi-ayrımcı, kadını ikincil konumda gören, kamusal yaşamdan dışlayan ve bunu büyük bir kadınlar çoğunluğuna da içselleştirerek kabul ettiren tutumuna karşı çıkan, 20. yüzyılın en önemli ve en etkin siyasal ideolojilerinden biridir. Yani feminizm, öne sürülmeye çalışıldığı gibi, “boş bir slogan” olmayıp kadınların konumlarını değiştirmeyi isteyen bir toplumsal akımdır.”


Bu gün Türkiyede kadın hakları veya kadına karşı yapılan ayrımcı tutumlar ve kadının toplumdaki yeri inanılmaz bir şekilde insanlık dışı olarak vasıflandırılabilece bir konumdadır.

Buna karşı kadınların toplum içindeki gerçek yerine ve haklarına sahip olabilmesi için kadınlar tarafından yürütülen çalışmalara yani feminist
hareketlere karşı çıkan ve çıkabilecek kişiler ataerkil aile düzeni koruyucuları, kadını eve hapsedip mal gibi kullanma isteğinde olan
kişilerdir.

İsminden bayan olduğunu tahmin ettiğim bu yazıya şiddetle karşı koyması gerekirken,bu siteye taşıyan üye arkadaşa şaşırdım.

15.06.2008 - erdem222

Konular