Bir zamanlar Ehli Sünnetin Şerefli bayrağını

[b][color=blue]Bir zamanlar Ehli Sünnetin Şerefli bayrağını
Hiç yılmadan samimiyetle azimle taşıyan
Anadolu'yu saran sinsi küfür kancalarını
Müminlerin kalplerinden bir bir söküp atan

Seyyid Abdulhakimdi o en nurlu soydandı
Müminlere hakiki dost kafirlere düşmandı

Mübarek Cumanızı tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirhâm ederiz efendim


Mütevaziydi,konuşmazdı hiç kendi aklından
Ben dediği işitilmedi naklederdi her zaman
Öyle bir veliydi ki o secdeye vardığı an
Nurlar saçılırdı arşa Kaşgari Dergahından

Bugün her kim sahipse ilim amel ihlasa
Ve kimin kalbinde bu yola muhabbet varsa
Borçludur onun orada yaptığı büyük irşada
Borçludur nurlu dergahında yetişen aşıklara

O halde; evde ,işte sohbette dualarımızda
Rahmetle analım daima Seyyid Abdulhakimi
Ve onu bize tanıtan , dünyayı nurladıran
Ehli Sünneti cihana yayan, mürşidimizi
Kutbi İrşad Hüseyin bin Said İstanbuli'yi






Allahü teala bize verdiği nimetler karşılığında bizden birşey istiyor... Allahü teala, yarattığı mahlukların içerisinde yalnız insana kıymet verdi... Kendisini tanımayı nasib etti. Tanımak çok kıymetlidir. Peygamber efendimizi herkes görüyordu, ama tanımadılar. Tanımak zordur. Tanıyanlar Eshab-ı kiram oldu. Allahü teala tanınmak istiyor. Bir hadis-i kudside, ben tanınmayı sevdim buyuruyor. Tanımamız lazım. İkinciside; Onun ihsan ettiği nimetlere karşılık olarak teşekkür istiyor. Allahü tealaya teşekkür nasıl olur...? teşekkür namazdır! Çünki zekat, malın varsa, hac şartlar varsa, oruc keza öyle; ama namazda hiçbir engel yok. Teyemmüm ederek kılar, imâ ile kılar, yatarak kılar, hastayken kılar, yani hiçbir engel olmadığı için Allahü teala teşekkürü namazla başlatmıştır. Onun için büyükler buyuruyorlarki, Namaz kılmayanın hiçbir teşekkürü Allahü teala tarafından kabul edilmiyor. İmanın bayrağı, alameti namazdır. Abdülhakim efendi hazretleri namaz risalesinde buyuruyorlar ki; Bir mü’min yüzbin hac yapsa, yüzbin altın sadaka dağıtsa, yüzbin fakir yedirse, eğer namaz kılmamışsa hiçbir kıymeti olmaz.

Mahmud-u Gaznevî Hindistanın tamamını alınca Çin ile komşu olmuş. Çin padişahı, bana saldırma, sana bir bilmece soracağım, eğer bunu bilirsen Çin devleti olarak emrindeyiz demiş. Üç tane som altından insan heykeli göndermiş. Bunlardan ikisi sahte, birisi sağlam. Sağlam olanını bul, bana bildir ben doğru olanına işaret koydum, biliyorum. Bilirsen, tamam demiş. Mahmud-u Gaznevî, peki demiş. Bakmış, heykeller tıpatıp birbirinin aynısı. Ayaz ismindeki vezirini çağırmış. Ayaz gelmiş, heykellere bakmış bakmış, ince bir tel bulmuş, heykellerden birinin kulağından sokmuş, ağzından çıkmış. Bu yaramaz, gıybet ediyor demiş. İkinciyi getirmişler. Kulağına teli sokmuş, öbür kulağından çıkmış. Bu, salak demiş. Bir kulağından giriyor, diğerinden çıkıyor bir şey kalmıyor. Diğerini almış, teli yine kulağına sokmuş. Tel doğruca kalbe gitmiş. Bu sağlamı demiş. Bu gıybet etmiyor, duyduklarını söylemiyor. O heykeli padişaha göndermişler.

Bir mü’min kendisi için bağırırsa, bu, öfkedir, şeytanidir. Bir mü’min, Allah için yüksek sesle konuşursa, bağırırsa, buna gayret denir, bu rahmanidir. Nefsin karıştığı şey çok tehlikelidir. Şeytan, insanın imanını en kolay olarak, öfkelendiği zaman bozar. Cenab-ı Peygamber “aleyhisselatü vesselam” buyuruyorlar ki, La tagdab, la tagdab, la tagdab. Öfkelenme, öfkelenme, öfkelenme. Öfke hem aklı giderir, hem de imanı giderir. Cenab-ı Peygamber “aleyhisselatü vesselam” buyuruyor ki; Haklı olduğu zaman münakaşa etmeyen, başkasını kırmayana Cennette köşk verilecek, eğer şaka dahi olsa yalan söylemezse, Cennetin ortasında ona köşk verilecek, ben kefilim buyuruyor. İçinizde en pehlivan öfkelenmeyen, öfkesini yenendir buyurmuştur. Bir kimse kalp kırdığı zaman, Kabeyi yetmiş defa yıkmış gibi günaha girer, kul hakkına girer.

İki mübarek zat oturuyorlarmış. Biri ötekine demiş ki: bizim ahirette halimiz ne olacak. Yarın biz orada nasıl hesap vereceğiz. Diğeri demiş ki; sana bir şey soracağım ama doğru söyle.... Ahirette senin hesabını annen mi, baban mı, yoksa Allahü Teala mı görsün? ... Ne kadar yaramaz da olsam annem beni ateşe atamaz. Babam zaten hiç kıyamaz. Ama bunların hepsinin sana olan merhameti şefkati, Cenabı Hakkın merhamet ve şefkat deryasının bir parçasıdır. Annenin şefkati Cenabı Allahın şefkatinden bir zerre. Babanınki de öyle.

Bir gün cenabı Peygamber ‘aleyhisselatü vesselam’ bir muharebeden sonra dinleniyorlarmış. Esirlerin arasında bir kadıncağız, bir oraya bir buraya koşuyormuş. Eshabı kiram da, cenabı Peygamber ‘aleyhisselatü vesselam’ da ona bakıyorlarmış. Sonunda kundaktaki bebeğini bulmuş ve bir çalının arkasına geçip emzirmeye başlamış. Peygamber Efendimiz ‘aleyhisselatü vesselam’ diyor ki; Ne diyorsunuz? Bu anne ölümü unuttu, esareti unuttu sadece çocuğunu düşünüyor. Bu anne, bu evladını ateşe atar mı? Vallahi Allah da böyle ateşe atmaz.

Bir gün Cenabı Peygamber ‘aleyhissaletü vesselam’ bir müşriki karşısına almış ona islamiyeti anlatıyordu. Her anlatışta o müşrik, cenabı Peygamberle alay ediyordu, inkar ediyordu. Bu bir müddet devam etti. Hazreti Ömer ‘radıyallahüanh’ dayanamadı kılıcı aldı geldi. Ya Resulullah yeter bu kadar, destur dedi. Hayır ya Ömer git yerine otur, buyurdular. Hazreti Ömer gitti yerine oturdu. O yine, nasihat etmeye devam etti. müşrik yine inkar etti, alay etti... Bu ne kadar sürdü belli değil. En sonunda o müşrik dedi ki, pes Ya Resulullah dedi, tam bir müslüman oldu. Cenabı Peygamber Hazreti Ömer’i çağırdı ... Eğer sana peki deseydim, bu kişi müşrik olarak cehenneme giderdi. Ama ben bu dini iki şeyle yaydım: Sabır ve merhamet. Hazreti Peygamber sabır ve merhametle bu işi yaptı.

Bir vali vefat ettikten sonra bunu rüyada görüyorlar, Cennetin tam ortasında muazzam bir köşk, köşkün içi dışı dolu. Dediler ki bu dereceye bu makama nasıl kavuştunuz. Dedi ki; bir gün orduları teftiş etmek için ovalara doldurdum... Ova baştan aşağı asker doluydu. Bende tepeye çıktım. Oradan askere bir baktım tam o sırada kalbime kibir geldi. Kibir gelir gelmez hemen ben o niyetimi değiştirdim. Dedim ki; Ya rabbi bu ordu Cenabı Peygamberin zamanında olsaydı, Uhud harbine bende gitseydim. Bedirde bende bulunsaydım, şimdi ne kadar bahtiyar olurdum dedim. Hem o günahtan kurtuldum hem de bu dereceye kavuşmakla mükafatlandırıldım.

İmam-ı rabbani hazretlerine geliyorlar soruyorlar, diyorlar ki; Müslümanlar garip, Müslümanlar fakir, Müslümanlar hasta, Müslümanlar üzüntüde, Müslümanlar sıkıntıda, kafirler ise bir elleri yağda bir elleri balda. Ne olurdu Allahü tealanın çok sevdiği kullar dünyada rahat etselerdi, borçlu olmasalardı, sıkıntıda olmasalardı? İmam-ı rabbani hazretleri buyuruyorlar ki; Bizim dinimiz gabya iman dinidir. Eğer Allahü teala razı olduğu, sevdiği kullarına bu bahsedilenleri verseydi, sıkıntıda olan kafirler sırf bu gördüklerine bu rahata kavuşmak için Müslüman olurdu, kabul ederdi. Bu bir imtihandır. Allahü teala gizlemiştir. Onun imtihanı; kulları sözüne mi yoksa gördüklerine mi iman edecekler. Onun için müminlerin bu sıkıntıları bir hazinedir. Kıymetini bilmek lazım. Çünkü bu haller o kulu Cenab-ı Hakkın çok sevdiğinin alametidir. Çünkü en çok sevdiği kulu olan cenabı Peygamber ‘aleyhisselatü vesselam’ herkesin çektiğinden daha fazla çekti. Onun için, üzüntü çekenler hastalık çekenler, sıkıntıyı çekenler sabretsinler bunun mükafatı çok fazla olacaktır.

Birgün çok mübarek bir zâtın çok sevdiği bir talebesi, hocasına gelmiş; Hocam, bir sıkıntım var, şeytandan çok şikayetçiyim, kalbime çok vesvese veriyor. Bir dua edin de beni bu sıkıntıdan kurtarın demiş. Hocasıda, Allah Allah biraz evvel şeytan buradaydı, o da senden şikayet etti. Biraz sonra senin buraya geleceğini ve onu şikayet edeceğini söyledi. Dedi ki; Allahü teala bana cenneti vermedi. Dünyayı bana verdi. Siz bütün sohbetlerinizde diyorsunuz ki; dünyayı sevmeyin, burada fanisiniz, asıl makamınız ahirettir, cennettir. Bu taleben dünyayı düşünüyor. (Olmaması değil) Bu kalpten dünyayı seviyor. Bunun kalbinden dünyayı sevmesi benim sahama giriyor. Benim sahama girene ben acımam. Çünki ehl-i dünyayı aldatmak, benim mesleğimdir. Ben ehl-i ahiretle uğraşmıyorum. Sen talebene dünyayı kalpten çıkarmasını söyle demiş. (Yasak olan dünya sevgisidir, kendisi değil). (Varlığı çok iyi; ama sevgisi fena). Cenab-ı Hak buyuruyor ki; Bütün âzâları sana emanet verdim; ama kalbi kendime ayırdım... oraya çöp doldurursak olmaz. Hadis-i şerif var dünya sevgisi her kötülüğün kaynağıdır.
__________________[/color][/b]

1 yorum

Bir zamanlar Ehli Sünnetin Şerefli bayrağını

[b][color=olive]Abbasi halifelerinden mübarek bir zât vezirini çağırmış. Ey vezir, üç derdim var, çare bul demiş. Bazan çok sıkılıyorum, bazan çok öfkeleniyorum, bazanda kibirleniyorum, gururlanıyorum, buna bir çare bul demiş. Vezir iki gün müsaade istemiş, iki gün sonra bir yüzük getirmiş, yüzüğün üzerine bir yazı yazmış, ne zaman bunlar olursa bu yüzükteki yazıyı oku demiş. Sümme mâzâ yazmış. Sonra ne olacak demek. Sonra ne olacak, ölecek. Sinirlenince bakmış, sümme mâzâ, sıkılınca bakmış sümme mâzâ, kibirlenince bakmış, sümme mâzâ. Sonra ne olacak, ölüm... hani maazallah diyorlar ya. Padişahın canı sıkılıyor, okuyor sümme maza. Ben öleceğim diyor sıkılmayı bırakıyor. Tam öfkelenecek sümme maza, sinirlenince bakıyor ölüm var, tam kibirlenecek bakıyor yine sümme maza. Sonra ne oluyor, sonra ölüm olacak. Dolayısıyla insanın hayatında ki fireni ölümü düşünmektir. İnsanın dünyadaki felaketi türlü emellere sahip olmaktır, yani doymamaktır. Nefsin özelliği bu, bana yeter demez. Her şeyi yer, bu bana yeter demez. Onun içi Cenabı Hak Kuran- ı Kerimde nefsi heyula isminde bir hayvana benzetiyor. Bu hayvanın özelliği, ne yese doymaz.

Bir kimse ahirette beni cehenneme atacaklar diye çok ağlıyormuş. Hocası da ona demiş ki; Niçin böyle ağlıyorsun? Sana bir şey olmaz demiş. O da demiş ki; Hocam ya beni unuturlarsa, ya ben orada kaybolursam? Hocası da demiş ki; Eğer sen unutursan, onlarda unuturlar, eğer sen kaybedersen, onlarda seni kaybederler. Onun için sen hiç kaybetme. İş sende biter çünki. O bakımdan biz irtibatı kurduğumuz müddetçe, onların bizleri unutması mümkün değildir. unutmazsak unutulmayız.

Mübarek insan demek, Allahü tealanın sıfatlarıyla sıfatlanmış insan demektir. Cenabı Hakkın merhamet sıfatıyla, şefkat sıfatıyla, her bakımdan Allahü tealanın sıfatlarıyla sıfatlanmışlardır. O zaman siz elinizi uzattığınızda, Allah korusun mübarek zatın, hayır demesini düşünmek bile mümkün değildir. Onun için Mübarek insanları sevmenin yolu, Onların sevdikleriyle beraber olmakla, kitaplarını okumakla, kitaplarını yaymakladır.

Allahü teala bizleri dünyada böyle beraber yaptığı gibi, inşallah ahirette de bir ve beraber yapar. Allahü teala hepimizi af ve mağfiret etsin. Cennet ve cemalini, ihsan eylesin. Cenab-ı hak hepimizi, nefsimizin şerrinden, şeytanın şerrinden ve kötü insanların şerrinden muhafaza eylesin.

Dini korumak, avuçta ateş tutmak gibi zordur. Bunun da tek bir yolu vardır. O da, yalnız olmamakla, kendi kendine konuşmamakla, kendine tabi olmamakladır. Çünki kendi demek, nefsi demektir. Nefs de Allahın düşmanıdır.


Allahü tealaya emanet olunuz efendim.

Huzurpınarı ve zehirliok.net ailesinin muhterem üyelerinin, Cuma gününü tebrik ederiz,
müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.


ali zeki osmanağaoğlu

Kâinatı uğrunda yarattı yüce Mevla’m,
Aşkındır âlemleri döndüren sır EFENDİM.
Sevginle dolan kalpler Mevla'ya yakın olur,
İzinde gidilecek: Sensin tek nûr EFENDİM.

Öyle neşeliyiz seviniyoruz,
sanki bulutlarda dolaşıyoruz,
uzansak ay'ı elimizle tutarız,
eğilsek yıldızları toplarız.

Çünki, bizi muhatap aldı rabbimiz,
onun emr ve yasaklarına tâbîyiz,
ve de öyle bir nebînin ümmetiyiz,
uğruna kâinatı yarattı rabbimiz.

Herkes kendi hocasıyla övünür,
benim sahibim kâinatın en üstünüdür,
hocamın hocalarının hocasıdır o server,
onsuz olunurmu iki alemde münevver.

Bu nimet öyle büyük şereftir-saadettir,
kıymetini bilmeyeni dövmek gerektir,
bukadar nimet içinde kimki üzüntülüdür,
milyar sahibinin kuruş kaybetmesi gibidir.

Böyle şerefli bir kafileyiz, aileyiz, ümmetiz...
müjdelerolsun, kavuştuk nimetlere, dahane isteriz.
buna rağmen dünya için hala üzülürsek biz,
Rabbimizi gücendirir, büyüklerimizi incitiriz.


"İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli..."
"Kim olduğun değil, kiminle olduğun önemlidir".


huzur pınarı mail gurubu[/color][/b]

15.02.2008 - dutkmd

Konular