105 yorum 2. sayfa

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img131.imageshack.us/img131/8019/1darryu4.gif[/img][/URL]


Darr : Dilediğine bela verici, zarar verici, O'nun takdiri olmadan kimseye zarar verilemeyen.


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Eğer Allah sana bir zarar verirse artık onu, O'ndan başka giderecek kimse yoktur." (Enam, 17)

"Sonra size bir zarar dokunduğu zaman da yalnız O'na yalvarırsınız." (Nahl, 53)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Menfaatleri ve mazaaratları yaratan, ancak Allah'tır.

Bütün olaylar sebeplerle meydana geliyorsa da, sebepler yok olanı var edemez. Onlar ancak insanların elinde birer tutamak ve Hak'tan bir isteme vesikası olmak üzere yaratılmıştır.
İnsanın menfaat ve zararlarına hakim ve rakipsiz müessir ancak Allah'tır.

O, insanlara, menfaat ve zararları ayırd edici kuvvet vermiştir.

Allah'ın bir zarar vermeyi dilemesini hiç bir şey önleyemez.

Allah her şeyi yaratan ve yarattığına bir etki koyandır. Her şeyin olumlu ve olumsuz etkisi O'nun yed-i kudretindedir. O'nun iradesi, dilemesi ve izni olmadan hiçbir şey etkisini gösteremez.

Allah'a sadece Dâr ismiyle dua etmek caiz değildir. Bu nedenle her iki isimle (Dar, Nâfi) birlikte dua edilmelidir. Bu iki ismin birlikte zikredilmesi, Allah'ın dilediğine yarar sağlamaya dilediğine de zarar vermeye kadir olduğunu gösterir. Zira zarar verme veya yarar sağlama gücüne sahip olmayanın varlığı ve etkiside olmaz.

Bu ismi bilmenin faydaları: Her müslüman Allah'tan başka zarar veren biri olmadığına inanmalı, O'nun iradesi ve fiiliyle gerçekleştiğini bilmelidir.Dünya hayatı da ahiret hayatı da yarar ve zarar arasında taksim edilmiştir. Buna göre cennet saf yarar, cehennem de saf zarardır. Dünyada geçekleşen zarar, ahiret için bir yarara dönüşebilir. Bu durumda bu dünyadaki zarar, mecazi anlamdadır. Eğer dünyadaki zarar, ahiret için de bir zarar ise bu durumda zarar gerçek anlamdadır. [/size]

20.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img64.imageshack.us/img64/4958/1maniyf5.gif[/img][/URL]


Mani : Dilediğini engelleyen.


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur." (Fatır, 2)

"De ki: 'Öyleyse bana bildirin, Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun verdiği zararı giderebilir mi?Yahut bana bir rahmet dilerse, O'nun rahmetini önleyebilir mi?' " (Zümer, 38)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Resulullah buyuruyor: Ey Allahım! Senin verdiklerine mani olacak, mani olduklarını da verecek kimse yoktur. (Buhari, 744)

Allah, inkarcıları kötülerken bu ismi kullanmış ve şöyle buyurmuştur:"Ve hayra da mâni olurlar." (Maun, 7)

Allah'ın Mâni olması, dünyada olabileceği gibi ahirette de olabilir. Allah bu dünyada kimi marifet ve ibadetlerinden men eer, zikrini onu termel azığıyapmazsa, bu kimse gerçek anlamıyla bütün hayırlardan mahrum edilmiş olur. En büyük musibet işte budur. Hem dünyada hem de ahirette ilahi ihsanlardan men edilenler, hiçbir zaman mesut olmazlar.

Allah, nimet verme ve vermemeye kadir olandır. O'nun vermemesi cimriliğinden değil, bir hikmetinin gereğidir.

Mani olan Allah, düşmanlarına karşı dostlarını koruyuphimaye eden ve onlara yardım edendir.

Bu ismi bilmenin faydaları:

Her müslüman, Allah'tan başka men eden ve engelleyen olmadığına inanmalıdır. Gerçek veren ve mani olanın Allah olduğunu bilen kimsenin, kalbini insanlarla meşgul etmemesi, onlara güvenip dayanmaması, kanaatkar ve hoşnut bir kalple Rabb'ine yönelmesi gerekir.

İnsanlardan biri mani olduğunda, gerçek mani olanın Allah olduğuna inanmalı, aracıları bir kenara iterek onlarla meşgul olmamalıdır. Allah'ın bütün varlıklara üzerinde güç sahibi olduğunu, gölgenin gölgesi olduğu şey üzerinde bir etkisi olmadığı gibi insanların da gerçekte bir etkisi olmadığını bilmelidir. Bu yüzden gerçek fail olan Allah'ı düşünmeden mani olan insanları kötülememelidir. Allah, hayra mani olanı kötülediği için kötülemelidir. [/size]

20.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img158.imageshack.us/img158/9852/1mughnish6.gif[/img][/URL]



Muğni : Dilediğini zengin eden.


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Zengin eden de yoksul kılan da O'dur." (Necm, 48 )

"Seni fakir bulup zengin etmedi mi?" (Duha, 8)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Allah, kendiliğinden zengindir. Mutlak zengin, hiçbir şeye ihtiyaç duymayan Allah'tır. O'nun dışındaki her şey, kendiliğinden O'na muhtaçtır.
Kendini zengin sanan kul ne kadar zengin olursa olsun yine de, varlığı ve zatı ile kendisini yaratan Rabb'ine muhtaçtır. Allah, kuluna bol nimetler verir, ona merhamet ve ihsanını yağdırır, açık ve gizli cömertlikte bulunur.

Miskin kul, geçici olarak nimetlere sahip olduğunu görünce, kendisinin de bu kocaman kainatta bir pay sahibi olduğunu zanneder. Kendisine muhtaç bir gözle değil zengin bir gözle bakar. Yoktan yaratıldığını, daha önce içinde bulunduğu muhtaçlık ve yoksulluk durumunu unutur.Kendi hakikatini, fakirliğini, muhtaçlığını, Rabb'iyle irtibatlı olma zorunluluğunu unutan, bu yüzden haddini aşıp isyan eden kimse kaybeder.
İnsanlar arasında en zengin kimse, Allah'a en çok muhtaç olduğunun bilincinde olandır. Allah katında insanların en üstünü bu kimselerdir.

Bil ki gerçek zenginlik ancak, Allah ile elde edilir. Zira O, kendi katında mutlak zengin olan ve asla başkasına muhtaç olmayandır. O'nun dışındakilerin temel özelliği muhtaçlıktır. [/size]

20.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img131.imageshack.us/img131/3763/1ghaniki6.gif[/img][/URL]


Gani : Çok zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan.


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur." (Fatır, 15)

"O'nun ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur." (Yunus, 68)

"Biliniz ki Allah zengindir." (Bakara, 267)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Gerek zat ve sıfatlarında, gerek işlerinde hiçbir zaman, hiçbir surette, hiçbir şeye muhtaç olmayan, bunun yanında herşeyin kendisine muhtaç olduğu tek zengin O'dur. Allah'ın başkasının kendisine ibadet etmesine de ihtiyacı yoktur. O'na inanıp ibadet etmeleri, kendisine bir yararı olmadığı gibi, inanmamaları ve emirlerine itaat etmemelerinin de kendisine bir zararı yoktur.

Din ve ibadet Allah'ın ihtiyacı değil, insanların ihtiyacıdır. Hem yarattıkları içinde Allah'a ihtiyacı en çok olan fakirler sadece insanlardır. İnsan zayıf olarak yaratılmış olmakla, hangi mertebede olursa olsun hiçbir zaman Allah'a ihtiyaçtan kurtulamayacağı gibi, emaneti taşıyan insan ruhunun duyduğu ihtiyaç o kadar çoktur ki, onun yanında diğer yaratıklara fakir bile denmez. İnsanın bu ihtiyacını tatmin etmek için de Allah'tan başka mabud bulunmaz. Başkaları bir kıtmire bile malik değil Allah ise ganiydir. Hiçbir ihtiyacı olmayan ve her şeyden müstağni, tam mânâsı ile zengin, ganiy O, yalnız O'dur. O sizin ibadetinize muhtaç olmadığı gibi, bütün ihtiyaçlarınızı tatmin edebilecek güce de sahiptir. (Elmalı Tefsir, Fatır)[/size]

20.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img64.imageshack.us/img64/4305/1camifj1.gif[/img][/URL]


Câmi : İstediğini istediği zaman istediği yerde toplayan.


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Elbette sizi kıyamet günü toplayacaktır." (Nisa, 87)

"Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir." (Nisa, 140)

"Sûr'a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir." (Kehf, 99)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Câmi, Allah'ın zati ve fiili sıfatları arasında yer alır. Zati sıfat olarak Cami, Allah'ın bütün faziletleri ve güzel nitelikleri kendinde toplaması ve bunlara sahip olması anlamına gelir. Çünkü tüm bilgiler, varolmadan önce O'nun yanında bulunmaktadır. Böyleyken Allah'ın ilmi, kendi iradesi ve kudretiyle yarttığı varlıklarla ilgili bilgileri kuşatmaz mı? Fiili sıfat olarak Câmi ismi, Kur'an'da daha çok bu anlamda kullanılır. O gerçekten dağınık, benzer ve birbirine zıt olan şeyleri bir araya toplayandır. Parçaları bir araya getirip birleştiren, özel bir terkip oluşturan, böylece onlara özel bir yapı kazandıran, şanı yüce olan Allah'tır. Birbirini seven kalpleri bir araya getirenve kaynaşmalarını sağlayan O'dur.Ölümden sonra dağılıp yok olan beden parçalarını tekrar dirilişle bir araya getiren, ölümle birbirinden tamamen ayrılan ruh ve bedeni yeniden birleştiren O'dur.Kıyamet günü bütün insanları huzurunda toplayacak, zalim ile mazlumu bir araya getirecek O'dur. [/size]

20.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img131.imageshack.us/img131/7374/1muqsitgo7.gif[/img][/URL]


Muksit : Adalet gösterici, adaletin gerçek sahibi, hükmünde adil.


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Allah, hakimlerin hakimi değil midir?" (Tin, 8)

"O hakimlerin en iyisidir." (Araf, 87)


Ellmalı Tefsiri :

Allah, hakimlerin hakimi, hükümdarların hükümdarı değil mi? Hakimler, hükümdarlar isyan edenlere ceza; itaat edenlere, iş görenlere ecir ve ödül verir bir "din" demek olan ceza ve sorumluluk kanunlarını uygularlar da, onların hepsinin üzerinde hakim olan yüce Allah hükmünü yerine getirmez, ceza ve ödül vermez, dinini yürütmez olur mu? Elbette olmaz. Hiç kuşku yok ki insanı o en güzel biçim ile yaratan Allah, hakimlerin hakimidir. Onun dini her dinden üstün hak dindir. O dinini yürütecek, güzel ile çirkini, yalancıyı doğruyu ayıracak, iman edip samimiyet ve ihlasla güzel güzel ameller yapan müminlere mükafat verecek; kâfirleri, dinsizleri de aşağıların aşağısına yuvarlıyacaktır. O halde insan olan, dine yalan dememeli, cezayı inkâr etmemeli, insan kuvvetli olunca haklı olur, her yaptığı kalır, ceza görmez, ceza kanunu acizlere özgüdür sanmamalı; hakim, hükmünde kendi kuvvetine aldanıp da hak ve adaletten ayrılmamalı, o hakimler hakiminin hüküm ve kudretinden korkmalı, aşağıların aşağısına yuvarlanmaktan sakınmalı, onun dinine girmeli, ona iman edip Allah'ın kullarına karşı adalet ve âlemin düzelmesine hizmet ile o tükenmez ecir ve mükafata ermelidir. Yoksa insanı o en güzel biçimde yaratan Allah'ı, hakimlerin hakimi değildir zanneden kendine yazık etmiş olur. Bu durumda bu âyet kâfirlere tehdit, müminlere müjdedir.[/size]

20.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img119.imageshack.us/img119/2087/1zulxs3.gif[/img][/URL]


Zü'l - Celali Ve'l - İkram : Ululuk ve ikram sahibi.


Cenab--ı Hak buyuruyor :

"Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak." (Rahman, 27)

"Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir." (Rahman, 78)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Resulullah buyuruyor: "Yâ Ze'l-celâli ve'l-ikram'ı sıkça tekrarlayın"
Bütün azamet ve ikramlar Allah'a aittir. Bütün iyilik ve ikramlar O'ndan kaynaklanır. O'nun genelde insanlara, özelde dostlarına ikramının sınırı yoktur.

İkram, nimet verenin değer verdiği, sevgi ve saygı gösterdiği kimselere nimet verdiğinde kullanılır. Örneğin; velilere verdiği keramet nimetlerini ifade etmek için "ekremehu" (ona ikramda bulundu) denilir. Allah, başkalarına ikram etmediği nimetleri kendilerine ikram ederek onları onurlandırmış, değer vermiş ve üstün makamlarla onları ödüllendirmiştir.Allah, kullarına bu dünyada ikramda bulunabileceği gibi onu, ahirete de erteleyebilir. Allah, nimetini hak edene de etmeyene de verir. Ancak ikramı, hak etmeyenden başkasına vermez. Ahirette nimetini hak etmeyenlere vermediği gibi.[/size]

20.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img119.imageshack.us/img119/3140/1malik2zv4.gif[/img][/URL]



Malikül Mülk : Mülkün ebedi sahibi.


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın." (Ali İmran, 26)

"Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş'ın sahibidir." (Müminun, 116)


Allah'ın İsimleri - Harun Yahya :

Allah, mülkün gerçek sahibidir, ebedi sahibidir. Bütün her şey O'nun mülküdür. "Mülk de O'nun, hamd de O'nun."

Allah, mülkün ebedi sahibi olduğuna göre O'na sığınmaktan başka çaremiz yoktur. Sadece O'na dua etmeli, yalnız O'ndan korkmalı, yalnız O'na umut bağlamalı, yalnız O'na boyun eğmelidir.
Şu an bulunduğunuz yerden etrafınıza baktığınızda gördüğünüz herşeyin Sahibi vardır. Oturduğunuz koltuk, Sahibinin var ettiği atomlardan oluşmaktadır. Saksıda duran çiçek, Sahibinin ona sağladığı imkanlarla (güneş, su vs.) büyümektedir. Pencereden görünen deniz ve içindeki tüm canlılar Sahipleri dilediği için orada bulunmaktadır. Ve hatta kendi bedeniniz; o da sizden tamamen bağımsız olarak sizi var edenin kontrolündedir. Tüm uzuvlarınız, damarlarınız, sinir sisteminiz, hücrelerinizin her biri Sahibinizin ilminin ve üstün aklının eserleridir. Bu sayılanların hiçbiri sizin sahip olmayı düşünüp tasarladığınız, sonra da var ettiğiniz şeyler değildir. Siz dünyaya gözünüzü açtığınızda hem kendi bedeninizdeki kusursuz sistemle, hem de içinde bulunduğunuz dünyayla ve hatta tüm evrenle karşılaştınız. Ancak bundan önce bunların hiçbirine sahip değildiniz ve bundan sonra da kendi iradenizle bunlara sahip olmanız mümkün değildir. Elbette bu gerçek tüm insanlar için geçerlidir. O halde herşeyin mülkü onları Yaratana aittir; yani herşeyin yaratıcısı ve sahibi olan Allah'a. Bu açık gerçeğe rağmen insan körleşir ve O'nun varlığını gözardı ederek elindeki herşeyin kendisine ait olduğu zannına kapılır. Tüm acizliğine rağmen kendini üstün görme yanılgısı içinde olan insan büyüklenir ve inkara kalkışır. Fakat bu inkar yalnızca kendisine zarar verir.[/size]

20.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img119.imageshack.us/img119/9753/1raufku8.gif[/img][/URL]


Rauf : Çok şefkat ve merhamet gösteren, çok esirgeyen, kolaylık sağlayan.


Cenab-ı Hak buyuruyor:

" O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir." (Tevbe, 117)

"Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, azabınızı çarçabuk verirdi. Gerçekten Allah Rauf'dur, Rahim'dir." (Nur, 20)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Rauf'un anlamı ilk anda "Rahim" kelimesinin anlamıyla aynı gibi görünüyorsa da, Kuran-ı Kerim'de geçtiği yerlerde Cenab-ı Hakk iki sıfatı da beraber zikrettiği durumlarda Rauf'u Rahim'den önce buyurmuştur.

Raûf, kullarına kolaylık sağlayan demektir. Çünkü Yüce Allah kullarına kaldıramayacakları ibadetler ve yükler yüklememiştir. Yaşlılık, hastalık ve zayıflık gibi hallerde onları birçok ibadetlerdn muaf tutmuştur.

Allah'ın yarattığı tüm canlılar kusursuz, üstün bir yaratılış ve kompleks bir yapı sayesinde yaşamlarını sürdürmektedir. Bu, O'nun merhametinin ve rahmetinin bir delilidir. Çünkü hiçbir canlı kendisi için en uygun, en elverişli şekilde yaşamak için güç sarfetmemiş, sadece Allah'ın üstün aklına teslim olmuştur. O, ihtiyaç duyabileceği herşeyi zaten kendisine vermiştir.

Her müslüman Allah'ın dışında mutlak şefkat sahibi kimse olmadığını bilmelidir.Allah'ın kullarına bol nimetler vermesi, onlar çeşitli tehlikelerden koruması- nefislerinin arzu ve isteklerinin peşinden koşmalarına mani olması, O'nun kullarına olan şefkat ve merhametindendir. Bazen bir musibet vererek onları tökezleterek doğru yola girmelerini sağlaması, O'nun şefkat ve merhametinin gereğidir. Bu bela ve musibetler dıştan böyle görünebilir; ancak gerçekte bunlar, kendileri için şefkat ve merhamettir.

Nefsinize Acıyınız: Allah'ın bu ismini bilen kimse, Allah'ın kendisine şefkat ve merhamet ettiği gibi o da, nefsine acımalı, ona gücünden fazla yük yüklememeli ve yapısını aşan şeylerden sorumlu tutmamalıdır. Nefse acımak demek, Allah'ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından ve tehlikelerinden onu korumak demektir. Nefsine acıyıp ona şefkat gösterdiğin gibi, başka insanlara da acımalı ve onlara da şefkat elini uzatmalısın. Böylece şefkatli bir kalbe sahip olur, her iki dünyada Allah'ın şefkat ve merhametinin seni kuşatmasını sağlamış olursun. [/size]

20.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img119.imageshack.us/img119/3185/1afudw4.gif[/img][/URL]


Afüvv : Affeden, bağışlayan.


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir." (Hac, 60)

"Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." (Zümer, 53)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Afüv kelimesi, kur'an'da; toplam beş ayette geçip dört yerde buna yakın bir mana ifade eden "el-Gafur" ismiyle, bir yerde ise "el-Kadir" ismiyle birlikte kullanılmıştır.

Afüv, kullarının hataları ve günahları nedeniyle oluşan izleri silen ve onları cezalandırmayandır. Kullar işeledikleri günahları terk edip tevbe ettiklerinde ve Allah'tan bağışlanma dilediklerinde, Allah onların bu günahlarını affeder ve hatta onları iyiliklere çevirir.

Allah, bu dünyada tevbe eden günahkar kullarını affeder. Günahlarda ısrar edip tevbe etmeyen mümin kullarını da ahirette affeder.

Bu İsmi Bilmenin Faydaları:

Her müslüman Allah'ın mutlak affedici olduğunu ve şirk dışında bütün günahları affedebileceğini bilmeli ve böyle inanmalıdır.

Yüce Allah şöyle buyuruyor : "Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar. (Nisa, 48)

Kul, kendide, insanların hatalarını bağışlamalı ve onlara kin beslememelidir. Bunu yapmakla, Allah'ın affedenler hakkındaki övgüsüne ve verdiği sevaba kavuşur.

Yüce Allah şöyle buyuruyor : "Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir." (Şura, 40)

Sana haksızlık eden ve sana kötülük yapam kimseleri affetmelisin. Bilmelisin ki, Allah affedenleri sever.[/size]

20.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img250.imageshack.us/img250/7820/1muntaqve9.gif[/img][/URL]


Müntekim : İntikam alan.


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Biz de âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk." (Araf - 136)

"Allah'ın ayetlerini tanımayanlara şüphesiz şiddetli bir azap var. Öyle ya, Allah'ın izzeti var, intikamı var. " (Ali İmran - 4)

"Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız." (Duhan - 16)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Müntakım, isyan edenlerin belini büken, emir ve yasakları çiğneyenleri ve azgın tağutları türlü uyarılardan ve kendilerine süre tanıdıktan sonra şiddetli cezalarla cezalandırandır. O'nun intikamı, acilen cezalandırmaktan daha ağırdır. Çünkü acil ceza, kişinin daha fazla günah işlemesine mani olur. Bu da kendisinden şiddetli intikam alınmasını önler.

Allah'ın intikamı, insanlarınkiden dört yönüyle farklıdır.

Allah'ın intikamı, bütün yalanlayanları ve şirk koşanları kapsayan genişliktedir. Başkası bu kadar geniş intikam gücüne sahiptir. O'nun intikamı, kulun emir ve yasaklarına uymaması, kendisi ve Resulü'ne itaat etmemesi nedeniyledir.

İntikam alma gücünün sürekli olması. İntikam hak eden hiçbir kul O'ndan kurtulamaz.

O'nun intikam alması başkasının eziyet görmesine bağlı değildir.
İntikam almak için başkalarının yardımına ihtiyacı yoktur.

Bu İsmi Bilmenin Faydaları:

Allah'ın intikamından korkmak ve O'na isyan etmekten kaçınmak.

Kulun, düşmanlarından intikam alması caizdir. Haklı olarak intikam alması gerektiğinde kesinlikle Allah'ın beklediği sınırların dışına çıkmamalıdır. Eğer bunu Allah için ve İslam'ın gerektirdiği şekilde ilahi bir cezayı uygulamak için yapıyorsa, bu fiiline karşılık Allah'tan sevap da alır.

Allah'ın azamet ve ululuğunu bilen O'nun intikamından çekinir.
Her müslüman, allah'tan başka gerçek intikam sahibi olmadığını bilmelidir. [/size]

18.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img250.imageshack.us/img250/3756/1tawwabeq6.gif[/img][/URL]


Tevvâb : Tövbeleri kabul eden.


Cenab-ı Hak buyuruyor :

"Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır." (Bakara - 37)

"Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister." (Nisa - 27)

"O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir." (Şura - 25)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Kulun tövbesi tekerrür ettikçe Tevvab olan Allah Teala'dan da kabulü tekerrür eder.

Bilinmelidir ki, bilgisizlikle, kasten veya sehven işlenen hiçbir günaha tam bir kararlılıkla dönmemek, tevbenin temel esasını oluşturur. Bu yüzden her ne surette olursa olsun günahtan tevbe etmek fazrdır.

Şunu bil ki, her günahtan tevbe edilebiir Tevbe eden günahkar kul, sanki hiç günah işlememiş gibi olur.

Tevbeler, ölüm anına kadar kabul edilmektedir. Bireysel olarak her insanın can çekişme anı gelmeden yapacağı tevbe kabul olunur. Genel olarak herkes için tevbe, Hz.Peygamber'in haber verdiği ve Kur'an'ın işaret ettiği alametler ortaya çıkmadıkça kabul olunur.

Resulullah (s.a.v) buyuruyor.

Allah, güneş henüz batıdan doğmadan önce tevbe edenin kimsenin tevbesini hkabul eder. (Muslim, Zikr 43)

"Ey insanlar! Rabbinize tevbe edin. AIIah kasem olsun ben Rabbim Tebârek ve Teâlâ hazretlerine günde yüz kere tevbe ederim. (Muslim, Zikr 42)[/size]

18.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img250.imageshack.us/img250/6429/1mutalitw4.gif[/img][/URL]


Müta'ali : Pek yüce, yüceler yücesi, aklın alabileceği herşeyden pek yüce.


Cenab-ı Hak buyuruyor :

"O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir " (Rad - 9)

"O, yücedir, büyüktür." (Bakara - 255)

"Yüce Rabbinin adını tesbih et." (Ala - 1)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Allah'ın yüceliğinin üstünde hiçbir yücelik yoktur. Allah, her üstün ve yüksek makamın daha üstündedir.

Allah kendi zatında yücedir. bu yüzden her şeyden daha yücedir. Yücelikte Allah'ın hiçbir kusur ve ayıbı yoktur. O, mutlak olarak en yücedir. O, ilimde, kudrette, hayatta, cömertlikte, merhamette ve diğer bütün sıftlarında kusursuz ve mükemmel olduğu gibi yücelikte de eksiksiz ve kusursuzdur. O'nun bu yüceliği cihet ve mekan bakımından değildir. Zira O, cihet ve mekandan münezzehtir (arınmıştır).Her şey, O'nun kudreti ve iktidarı altındadır.

Yaratılmışları överken mübalağadan özellikle sakınmak ve hiçbir yaratılmışı asla bu anlama varan bir üslub ve vurgu ile yüceltmemek lazımdır. Bu kavram ancak Allah'ı nitelendirir ve sadece O'na tahsisi gerekir. [/size]

18.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img250.imageshack.us/img250/1284/1barrlu0.gif[/img][/URL]


Berr : Kullarına şefkatli olan, iyilik yapan


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur." (Tur, 28)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Ber isminin çeşitli anlamları:

Ber, kendisine isyan nedeniyle iyilik yapmaktan vazgeçmeyen ve iyiliği kesmeyendir.

Kendisinden isteyenlere güzel bağışta bulunan, ibadet edenlere de bol sevap verendir.

Kötülük yapana iyilik yapan, haksızlık edeni affeden, günah işliyeni bağışlayan, tevbe edenin tevbesini, özür beyan edenin özrünü kabul edendir.

Ber, kullarına yumuşak davranan, onlara kolaylık dileyen, zorluk dilemeyen, onları bütün yaptıklarından sorguya çekmeyen, bir iyiliğe on misliyle karşılık veren, buna karşılık kötülüğü sadece bir misliyle cezalandıran.

Ber İsmi Bilmenin Faydaları:

Kulun, günah işlediği zaman Allah'ın onu gördüğü halde bu kusurunu örterek kendisine iyilik yaptığını bilmesini sağlar. Eğer allah dileseydı o kusurunu örtmez ve onu insanlara rasında rezil eder, böylece insanların ondan uzaklaşmasını sağlardı.Kul, Allah'ın bu iyiliğini görerek günah işlemeyi terk etmeli, bu iyiliği daima hatırlamalı, Allah'ın ihsan ve keremini müşahede etmelidir. Yaptığı hataları telafi ederek Allah'la birlikte olmalı, O'nun emir ve yasaklarının dışına çıkmamalıdır.

Kul, bütün samimiyetiyle Allah'a yönelmeli, doğru yolda olan yöneticilerin sözlerini dinleyip onlara itaat etmeli, bütün müslümanlara öğütlerde bulunmalıdır.

Yüce Allah'ın hoşnutluk ve iyiliğini her yolda kazanmak için; en sevdiğin ve en çok hoşlandığın şeyleri bağışlamalısın. Çünkü Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça "iyi" ye eremezsiniz" (Ali İmran, 92)[/size]

18.08.2007 - naz

Esmaü'l Hüsna ve Şerhi

[size=18px][URL=http://imageshack.us][img]http://img441.imageshack.us/img441/5450/1wali2dj5.gif[/img][/URL]


Vali : Yardım eden, destek veren, veli, dost, işleri düzenleyen, yöneten ve idare eden.


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur." (Rad - 11)

"Allah'a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!" (Hac - 78)

"O, hakiki dosttur, övülmeye lâyık olandır." (Şura - 28)

"Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır." (Bakara - 257)


Esmâ-ül Hüsna - Karınca Yayınları :

Allah, mümin kullarına yardım eder, düşmanlarına karşı onları destekler. Allah, iman edenlerin Veli'si (dostu ve destekçisidir).

Kulun Allah'a dost olması demek, O'na inanması, O'ndan gelen her şeyi doğrulayıp tasdik etmesi, emirlerini uygulaması, yasaklarından kaçınması, yalnız O'na güvenip dayanması, açık ve gizli, bolluk ve darlık gib bütün hallerinde O'na teslim olması yalnız O'nu ve Resulünü sevmesi demektir.

Müslüman, kendisini dost edineni dost edinmeli ve ona yardım etmelidir. Kenndilerinden olmayan kimseleri sırdaş ve dost edinmemelidir. [/size]

17.08.2007 - naz

Konular