KADIN HAKLARI

Kadın Hakları Ve Efendimiz’in Âlemlere Rahmet Sırrı

Onk. Dr. Haluk Nurbaki

--------------------------------------------------------------------------------

İslâmiyet’in geldiği yıllarda yeryüzüne bir göz atarsak, kadın haklarının insanlığın yüz karası olduğunu görürüz. Roma, Bizans, Çin, Hindistan, Orta-doğu, İran, Habeşistan ve Mısır’da durum aynıdır. Bütün bu ülkelerde kadınların ne sosyal ne ekonomik, ne kişisel hürriyetleri olmadığı gibi, dini görev yapma hakları bile yoktu. Buda dininde kadınlar mabede sokulmaz, birçok Hıristiyan ülkede kadınlar İncil’e el süremezdi. Yine bu ülkelerin yüzde doksanında kadınların miras hakkı yoktu.





Yine Erkâm’ın evinde, İslâmiyet’in daha ilk ayında Efendimiz’in kadınlar konusundaki emri bomba gibi patlamıştı.”Kadınlar, ekonomik haklar dâhil, tüm hürriyetler açısından erkeklerle eşittir. Hiçbir kız kişisel rızası olmadan evlendirilemez”.



İslâmiyet’e savaş bayrağı açan müşrikleri en çok kızdıran, Efendimiz’in kadınlara getirdiği bu eşitlikti. Nitekim müşrikler ilk toplantılarında İslâmiyet’e karşı çıkıp onu eleştirirken:



- Kadınlara eşitlik getiren bir din kabul edilemez, diyorlardı.



Bu ana prensibin ilânından sonra Medine’de kadınlara ekonomik hürriyet ilân edildi. Bu ana ilke Efendimiz’in muhtelif emirleriyle şu ana noktaları içeriyordu: Kadınlar mallarına ve kazançlarına tam bir hakka sahiptir. Bir erkek, sadaka ve zekât vermek amacıyla bile olsa, kadının kazancına ve malına el süremez.



Kadınlar, ticarette ve kazanç elde etmede hürriyete sahiptir. Kadınlar özellikle ticari konularda kendi paralarını ve mülklerini kocalarına sormadan kullanabilirler.



Şüphesiz ki, Efendimiz’in kadınlara getirdiği en önemli hürriyet, daha doğrusu hak, ilim öğrenme ve öğretme hürriyetidir. Mutluluk çağı bölümünden hatırlayacağımız üzere Hz. Âişe annemiz, ashaba Hukuk ve Fıkıh dersi vermiştir. Hz. Ömer, kendi halifeliği devrinde camide hutbe okurken:



- Muhterem müminler mehirleri (boşanma tazminatı) çok arttırdınız, bu böyle giderse boşanma imkânsızlaşacak, dedi. Caminin arka kısmında uzun boylu, yüzü çilli bir mümin hanımefendi ayağa kalkarak:



- Ya Ömer, Kur’an sizin söylediğiniz gibi söylemiyor, “mehirleri talep edilen şekilde verin” diye emrediyor, siz yanılıyorsunuz, dedi.



Ve Hz. Ömer, halife olarak, Kur’an’ı iyi bilen bir ilim adamı olarak bu hanımefendiye cevap veremedi. Ve “siz haklısınız” demekle iktifa etti.



Yine mutluluk çağından hatırlayacaksınız, Fahr-i Kâinat Efendimiz, Medine çarşısının baş denetçisi olarak Hz. Şifa annemizi görevlendirmişti. Yine hatırlayacaksınız, Fahr-i Kâinat Efendimiz, muhterem kerimeleri Fâtıma annemize ve kahraman savaşçı Nesibe annemize yaraları tedavi etmeyi öğreterek ilk hemşireliği kurmuştu.



Muhterem okuyucularım, Efendimiz’in kadın hakları konusundaki davranışları, aile hayatı içinde zarafeti, sonraki yüzyıllarda İslâm cemiyetleri içerisinde neden aynı tempo ile yürümemiştir? Sorusunun cevap şüphesiz bu kitabımızda tartışılamaz. Ancak şu iyi bilinmelidir ki, kadınların iffet ve şerefleri kadar kutsal olan hakları, bizzat Efendimiz’in kanat gerdiği çok kutsal bir konudur. Bu konuda yanlış eğitilmiş bazı inananlar boş yere rahatsız olmaktadır. Tesettür dâhil her türlü iffet ve şeref kadının vazgeçilmez meziyetleridir. Ancak unutulmamalıdır ki, İslâm’ın tanımladığı inanan kadın: her türlü hakka eşit biçimde sahip, hür, son derece bilinçli bir iffete sahip kadındır. İslâmiyet kendinden habersiz, bilinçsiz, esir tipi inanan kadın motifini kesinlikle reddeder. İslâmiyet, imânı öyle güçlü bir faktör saymıştır ki, bu imâna sahip bir mümin kadının hiçbir yanlışlığı yapmayacağına inanır.



Eğer böyle olmasaydı, Efendimiz kadınlara okuyup yazma ve ilim öğrenmeyi emredermiydi?


Eğer böyle olmasaydı, Efendimiz kadınları hususi şekilde eğitirmiydi?



Eğer böyle olmasaydı, dinin yarısını Âişe’den öğrenip buyurur muydu? Hz. Âişe ile sık sık koşu yarışı yaparmıydı?



İffet ve namus kavramlarıyla hürriyet ve temel hakları birbirine karıştırmak pek hazin bir gaflettir. Çağımızda bilinçsiz bir iffetin yaşaması mümkün müdür?



Burada çok önemli noktayı tekrar hatırlatmak istiyorum. Yeryüzünde kadınlara hitap eden ilk yazılı belge Kur’an’dır. Ve o zamanın müşrikleri Kur’an’ın her konuda kadınlara da ayrıca hitap etmesini bir türlü hazmedememişlerdir. Kur’an’ın bu sırrı Efendimiz’in âlemlere rahmet hikmeti ile birleşmiş, asırlar ötesinde kadın haklarına dönüşün sırrı olmuştur.

3 yorum

cevap

Allah razı olsun

06.01.2008 - sinem

KADIN HAKLARI

Kadın hakkı yoktur!!!çünkü hakkı erkek ismidir bu buz gibi espiriden sonra
ebubeddaviye katıldığımı belirtmek isterim

24.12.2007 - keceemre

modernlik he

bizlere dayatılan modernlik adı altında ahlaksızlıktır bu böyle biline.

23.12.2007 - ebubeddavi

Konular