Fala inanma,falsız da kalma!

[b][color=green]Bütün falcılar toplansalar, bu sözden daha etkili bir söz bulamazlar. Bu söz hem çok etkili, hem de çok aldatıcı tuzak bir söz. Ne demek, “fala inanma, falsız da kalma?” Hem inanmayacaksın, hem de falcıya gideceksin, fal açtıracaksın, fala baktıracaksın…

Bugün kenarda, köşede, neredeyse her mahallede çeşitli adlar altında kendilerine birtakım “masum” ve “modern” unvanlar takarak “meslek”lerini icra eden had ve hesaba gelmeyen falcılar kol geziyor.

“Falcılık kadar insan merakını, insan duygusunu istismar eden bir başka yol yoktur” desek, mübalağa etmiş olmayız.

Neredeyse falcıların bilmedikleri bir şey yoktur! Başınıza bir şey mi gelecek, bir beklentiniz mi var, bir yakınınızdan şüphe mi ediyorsunuz, ileride neyle karşılaşacaksınız?

Hepsini, evet hepsini de bilirler! Mutlaka inandırıcı bir şeyler söylerler.

Aslına bakılırsa, bir şey bilip ettikleri de yok. Konuştukları, söyledikleri laf cambazlığından, laf ebeliğinden başka bir şey değil. Yani laf ü güzaf.

Çünkü anlattıklarının ne dini bir yönü var, ne bilimsel bir tarafı var, ne de akla, mantığa uyan bir ciheti var.

Hani “tam takır, kuru bakır” derler ya, işte o cinsten bir şey, falcıların yaptıkları yorumlar, söyleyip durdukları kehanetler…

Bu konuyu Peygamberimiz (a.s.m.) bir tek cümleyle ifade etmiş: “Kâhinler bir şey değildirler.” (Müslim, Selâm: 123.) Yani geleceği okuduklarını iddia edenlerin sözleri boş, bir değeri ve bir anlamı yoktur.

İnanç noktasından bakıldığında fala baktırmak ve fala inanmak o kadar batıl ve tehlikelidir ki, Allah korusun insanı imandan bile çıkarabiliyor.

Bu konudaki birçok hadiste Peygamberimiz (a.s.m.), fal ve benzeri işlemlerin sonucuna inananların “Muhammed’e indirileni inkâr etmiş sayılacağını, bunların Cennete giremeyeceklerini, inanmayıp da bu işi yapanların namazlarının kırk gün kabul olmayacağını haber verir.

Bu hadisler kesin bir tehlikeyi bildirdikleri halde dininde, diyanetinde, abdestinde, namazında olan kişilerin fala ve falcılara itibar edip onların kapılarını aşındırmaları ne kadar acı ve üzücüdür.

Falcılar gayb ve gelecek hakkında, insanın karakteri ve beklentileri üzerinde ahkâm kesmeye çalışırlar. Oysa geleceğin sahibi Allah’tır. Geleceği sadece ve sadece Allah bilir. Kur’ân bu konuda der ki:

"Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır. Başkası onu bilemez." (En'am, 6:59)

"De ki: Allah’tan başka ne göklerde, ne de yerde hiç kimse gaybı bilemez." (Neml, 27:65)

"De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır veya ‘Ben gaybı bilirim” demiyorum. Ben ancak bana vahyolunana uyarım.” (En'am, 6:50)

Cebrail Aleyhisselâmın, “Kıyamet ne zaman kopacaktır?” sorusuna Peygamberimiz:

"Bu konuda sorulan, sorandan daha bilgili değildir" diyerek en büyük gelecek olan Kıyamet hakkında bu kadar net bir cevap vermiştir. (Buhari, iman:37)
Gayb ve gelecek bilgisi Allah’ın elinde olduğuna göre, Allah’ın elçisi dahi Allah bildirmezse bilemeyeceğine, hiçbir İslam âlimi da gayb ve gelecek hakkında konuşmayacağına göre, falcıyı nereye koyarsınız? Yapıp durduklarına bir hak payı, bir inandırıcılık verebilir misiniz?

“Ama falcının dediği bazen çıkıyor” diyenler de yok değildir.

Aynı sözü bir ara bir sahabi de söylemiş, fakat Peygamberimiz ona güzel bir cevap vererek yol göstermiştir.

“Bu söz cinlerindir. Cin bilgiyi kapar da dostunun kulağına tavuğun gıdaklaması gibi gıdaklar. Bu şekilde ona yüz yalandan daha fazlasını karıştırır.” (Müslim, Selam:123)

Bütün falcıların doğrudan cinlerle ilişkisi var mı, yok mu, ayrı bir konu, ama falcılık dine, imana aykırı bir uygulama olduğuna ve Peygamberimizin kesin kes reddettiğine göre, olayın şeytanî yönünün olduğu şüphesizdir.

Şeytan da bir cin olduğuna göre, geleceği okuduğu iddiasında bulunan, gaybtan haber vermeye kalkan falcılar şeytanın elinde bir oyuncak haline düşmüşlerdir.

Hadis-i şerif genel bir ölçüyü veriyor. Gerek kâhin, gerekse falcı veya medyum, tarotlar, hatta burçları okuyanlar, kendilerine hangi adı takmış olursa olsunlar, dinin izin vermediği bir konuda konuşuyor, hüküm veriyorlarsa, aynı kategoriye girerler. Söyledikleri bazen tutsa bile, bu yüz tane yalanın arasından çıkan bir doğrudur. Buna doğru demek bile su götürür. Yapanı da, yaptıranı da, inananı da tehlikeye sürükler.

Birer batıl inanç ve hurafe olan falcılığı İslam dini yasaklamasına rağmen, gerek doğuda, gerekse batıda, dünyanın her yerinde, tarih boyu insanlar kendilerini bu kötü alışkanlıktan kurtaramamışlardır.

İslam öncesi Cahiliye döneminde bazı fal çeşitleri vardı. Kum üzerine bazı çizgiler çizilerek bakılan bir fal türü vardı ki, buna hattü’r-reml denirdi. Bunun yanında kelime ve isimlerle fal tutma, zarlarla fal açma, astrolojik fallar, koyunun kemiğine, kurbanın ciğerlerine bakarak fal açma, su falı, çay falı, kahve falı, bakla falı, kurşun dökme, tuz falı, balmumu falı, el yazısı falı gibi fal çeşitleri uygulanmıştır.

Bilim adamları da falcılığın birer huzursuzluk kaynağı olduğunu ifade ederler. Özellikle aile geçimsizliklerinin ve yakın akrabalar arasında düşmanlık tohumlarının ekilmesine sebep oldukların söylüyorlar.

Mesela, Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. İlhan Yargıç diyor ki:

“Falcılar, genellikle benzer söylemleri kullanır. Kadının kocasıyla sorunu vardır, problem aslında konuşulsa çözülebilecektir. Fakat falcı, birisinin kendisine büyü yaptığını söyler. Bu durumda kadın, tüm aile fertlerine karşı düşmanca tavır besler. Gerçekte böyle bir şey olmamasına rağmen, kehanet kendini kanıtlar ve aile ilişkileri kopar.”

Bir medyumcunun itirafı da dikkat çekici, diyor ki:

“Medyumluk popüler olunca bunu hobi olarak yapanlar işi ticarete döktü. İyi kötü fark etmiyor. Toplumun ruh sağlığı gerçek anlamda tehlike altında; çünkü medet bulmak için gidilen kişilerin birçoğunun kendisi problemli. Bu işi yapanların çoğunun ruh sağlığı bozuk.” (Aksiyon Dergisi, Sayı: 533 - 21.02.2005)

Asıl kaynağı batıl din ve inançlar olan falın dinle, imanla, Kur’ân ve İslamla uzaktan yakından bir ilgisi ve alakası yoktur.

İnanan bir insan böyle batıl şeylerle aklını, kalbini ve imanını tehlikeye atmamalı, her şeyin Allah’ın elinde olduğuna inanmalı, Rabbine itimat p güvenmeli, dua ederek Ona yalvarmalı, kadere olan inancını sağlam tutmalıdır.[/color]
[/b]
Mehmet Paksu

1 yorum

Fala inanma,falsız da kalma!

fala inanmıyorum.

lakin bazı keyifli ortamlarda nadiren de olsa eğlence olsun diye kahve falı bakıyorum.
şekillere ilgili olan işim gereği kahve fincanının içindeki şekillerden olaylar ve cümleler çıkarıyorum.

şimdiye kadar garip bir biçimde insanların beni şaşırarark dinlediğini çok kez gördüm.

örneğin bir iş arkadaşıma bileğinde problem olacak dedim ayak bileği çatladı.
bir diğeri için ki o eşiyle boşanmak üzereydi bebeğiniz olacak dedim çocukları oldu. zaten sonra da boşandılar.

fal bakarken gördüğüm şekilleri olaylara götürmeye çalışıyorum. sana yol göründü gibi tarzlar yerine bu hafta evin teras katında biraz temizlik yapacaksınız diyorum. bunların teras katı olduğu ortaya çıkıyor. orda birşeylerle uğraşacakları filan da.

asla mantık dışında düşünen biri değilim.

ama ben fal bakarken bulunduğum ortamdaki insanların beni pürdikkat dinleyip aa doğru dediği çok sayıda örnek yaşadım. hatta sıraya da giriyorlar bana da bak diye.

oysa her zaman en başında şunu söylerim; ben şimdi biraz atıp
tutacağım maksat eğlence olsun diye...

buradaki yanlış ve doğrunun ne olduğunu bana anlatırsanız sevinirim.

04.11.2007 - kaa

Konular