Dedikodu Hastalığı

[color=brown]Toplumumuzda dedikodu niçin bu kadar yaygınlaşmış?
Her kötülük gibi bunun kaynağını da nefiste aramak gerek.

Dedikodu nefsin çok hoşuna gider. Nefis, faydalı bir eseri yarım saat okumaya, yahut faydalı bir sohbeti bir saat dinlemeye tahammül edemezken, sıra dedikoduya geldi mi saatler dakika gibi olur.

O halde ikinci bir soru daha ortaya çıkıyor: Dedikodu nefsin niçin bu kadar hoşuna gidiyor?

Bu sorunun cevabını Hz. Yusuf’tan (as.) dinleyelim:

“(Bununla beraber) ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü, nefis daima kötülüğü emredendir; meğer ki Rabbimin merhamet edip koruduğu (bir nefis) ola.” (Yusuf Sûresi, 53)

Hadis-i şeriflerden öğreniyoruz ki, gıybet ve haset insanın salih amellerini yakıp mahvediyorlar, tıpkı ateşin odunu yiyip bitirmesi gibi. Bir müminin güzel işlerini anlatmak ise müminler arasında sevgi ve hürmet hislerini geliştiriyor ve kişiye sevap kazandırıyor. İnsanı bu sevaptan mahrum etmek için, kıskançlık ve haset duyguları harekete geçiyor.

Önümüzde iki yol var, birinde mümin kardeşimizi gıybet edip salih amellerimizi yakıp mahvetmek, diğerinde ise onu sevip, ondan övgü ile söz edip sevap hanemizi kabartmak.

İşte kötülüğü emreden nefis, insanı birinci yola sevk eder ve mahveder.

Nefsimizi seviyorsak ona acıyalım ve onu bu zararlı yoldan vazgeçirmek için şu gerçeklerle yüzleştirelim:

• Sen kendini seversin. Öyle ise gıybet etmemelisin. Çünkü gıybet anında zehirli bir lezzet alsan bile, o anda haset damarının kabardığını, sinirlerinin gerildiğini çok iyi biliyorsun. Bunlar ise seni içten içe rahatsız ediyor.

• Sen rahatını seversin. Başkasının seni gıybet etmesinden rahatsız olursun. Yaptığın gıybet er veya geç karşı tarafın kulağına gidecek ve ondan çok daha ağır bir mukabele görmekle rahatsız olacaksın.

• Sen menfaatini seversin. Gıybet etmekte bu dünyada bir menfaat elde etmediğin gibi ahiret yurdundaki ebedî saadetine de büyük darbeler vuruyorsun. Bu ise akıl kârı değil.

• Sen dünyayı seversin. Gıybetle geçirdiğin vakitlerini dünya saadetin için harcasan daha kârlı çıkacaksın.

Önemli bir nokta:

Kötü bir söz, karşı tarafın durumuna göre farklı sonuçlar verir. Bir erin bir başka ere söylediği kötü sözle, yüzbaşıya, albaya, generale söylediği kötü bir sözün cezaları farklılık gösterir. Gıybet için de benzer bir durum vardır. Bir mümini gıybet etmekle bir alimi, bir müçtehidi, bir müceddidi, bir sahabeyi gıybet etmenin, sonuçları gibi cezaları da aynı değildir.

İslam’a hizmet eden kişiler hakkında yapılan gıybet, insanları o kişilerden uzaklaştırmaya, dolayısıyla da İslam’a karşı yabanileşmeye götürür. İnsanlara hidayet yolunu kapamayı netice veren böyle bir cinayeti işlememeye azami dikkat göstermemiz inancımızın ve vicdanımızın gereğidir.

Bazen aynı mukaddes davaya hizmet eden kişiler arasında da bu hastalığın bir başka yolla nüksettiğine şahit oluruz. Dava arkadaşında gördüğü bir yanlış tutumu başkalarına anlatarak onun gıybetini yapan kişi, şöyle bir savunma mekanizması geliştirmeyi de ihmal etmez: “Ben bunları nefsim için değil davaya zarar gelmemesi için söylüyorum.”

Nur Külliyatında gıybetin bazı özel durumlarda caiz olacağı nazara verilirken bunlardan birisi şöyle dile getirilir:

“Şekva suretinde bir vazifedar adama der; tâ o münkeri ondan izale etsin.”

Burada iki önemli şart söz konusudur: Birisi, şikayeti yaptığımız makamın o kötülüğü önlemeye yetkili olması. İkincisi, maksadımızın dava arkadaşımızı kötülemek değil ondaki bir kötülüğün giderilmesi olması.

Demek oluyor ki, o kardeşimizin hatasını, onu düzelmeye güç yetiremeyecek kişilerle konuşmak gıybettir; ama yetkili kişiye aktarmamız gıybet değildir. Yetkili kişiye aktarma yaparken de niyetimiz onu kötülemek olursa yine gıybetten kurtulamıyoruz; niyetimiz o kardeşimizden söz konusu kötülüğün giderilmesi ve onun manevî kurtuluşu olmalı.

Nur Külliyatı’nda, gıybetin caiz olduğu özel maddeler sayıldıktan sonra şu kayda yer verilir:

“İşte bu mahsus maddelerde garazsız ve sırf hak ve maslahat için gıybet caiz olabilir.”

Karşıya zarar verme, onu gözden düşürme, ona karşı beslediğimiz kötü hisleri tatmin etme gibi art niyetlerden uzak olan ve sadece hak için, maslahat için yapılan şikâyetler gıybet olmuyor.

Gıybet, gerçekte işlenmiş bir hatayı başkalarına aktarma şeklinde olabileceği gibi, çoğu zaman, “su-i zan”, yani “yanlış yorumlama, olaya menfî yönden bakma” sonucu da ortaya çıkabiliyor. Gerçekte yanlış olmayan bir hareket, yanlış yorumla ile hata kabul ediliyor, daha sonra bu yanlış kanaat üzerine de gıybet bina ediliyor.

Su-i zannın kaynağı kişinin kendi mizaç bozukluğudur.

“Kendisinde bulunan su-i ahlakı su-i zan bahanesiyle başkalara teşmil etmesin.” (Mesnevî-i Nuriye)

Bu çok önemli bir mihenk taşıdır. Birisinin yaptığı hayırlı bir işi tenkit ederken, onun bu işi menfaat karşılığı yaptığını söyleyen kimse “su-i zan” etmiş olur. Yukarıdaki ifadeden anlaşılacağı gibi, bu zannın kaynağı da “o kişinin menfaat düşünlüğüdür.” Yani, o adam kendi iç aleminde şöyle bir değerlendirme yapmış olur: “Ben bu işi yapsam menfaat için yaparım. Demek ki bu adam da bu işte bir menfaat gözetiyor.”

Hucurât Sûresi birçok içtimaî meselenin ve sosyal problemin birlikte yer aldığı ibret dersleriyle dolup taşan bir sûre.

Onuncu ayette, “müminlerin kardeş olduğu ve aralarında bir problem çıktığında ıslah yoluna gidilmesi gerektiği” ders veriliyor. Bu ayeti hemen takip eden ayetlerde, sanki İslâm kardeşliğini zedeleyen hastalıklar sıralanıyor.

On birinci ayette bir topluluğun diğerine “lakap takması”, “onu alaya alması” yasaklanıyor.

On ikinci ayette “su-i zan, tecessüs (kusur araştırma) ve gıybet” yasaklanıyor. Bu ayetin mealini aktarmak istiyorum:

“Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü, zannın bir kısmı günahtır.

Birbirinizin kusurunu araştırmayın.

Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin(gıybet etmesin)! Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz.

O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” (Hucurât, 12)

On üçüncü ayet-i kerimede bütün insanların, başlangıçta bir erkekle bir dişiden yaratıldıkları hatırlatılarak “ırkçılık” belasına düşmemiz yasaklanıyor.

Sanki bu ayetlerde Müslümanlar arasındaki kardeşlik bağlarına zarar veren kötü hasletler küçükten büyüğe doğru sıralamış gibi:

“Bir topluluğu alaya almak.”

“Birbirini kötü lakapla çağırmak.”

“Su-i zan beslemek,”

“Birbirinin kusurunu araştırmak.”

“Gıybet yapmak.”

“Irkçılık davası güderek kendi ırkından olmayanlara üstünlük taslamak, onlarla yardımlaşma yerine düşmanlık yoluna girmek.”

Gıybet, bu tehlikeler zincirinde sondan ikinci sırada yer alıyor. Yani ırkçılık dışında, diğerlerinin tümünden daha tehlikeli.

Rabbimiz, bizim kardeş olduğumuzu beyan ettiği ve onu bozan her kötülükten bizi sakındırdığı halde, nefsin arzusuna kapılarak dedikodu yolunu tutmak, rıza çizgisinden büyük ölçüde sapma göstermektir. Çünkü, Allah bizim birbirimizi sevmemizden razı oluyor; hemen hepsi “kibir” çekirdeğinden çıkan bu kötü hasletlerden değil.

Kibir kula yakışmaz ve Allah kibirlenenleri sevmez.


Prof. Dr. Alaaddin Başar[/color]

12 yorum

Re: Bu yazıyı yanlışlıkla bu bölüme yazdınız galiba..

[quote="cihan"][quote="naz"][quote="cihan"]Bu yazıyı bayan üyelere özel bölüme yazmanız daha faydalı olur diye düşünüyorum. :)[/quote]

neden? sizin ihtiyacınız yok mu?[/quote]

Bir ku olarak tabii ki bizim de ihtiyacımız var.Latife amaçlı yazmıştım yazıyı zaten yazının sonundaki gülücükten anlaşılır latife olduğu diye düşünmüştüm.Kırılan gücenen olduysa özür dilerim.[/quote]

estağfirullah kardeşim,

yazıdan hepimiz üzerimize düşen payı almışızdır inşaallah..

selamlar..

27.08.2007 - naz

Dedikodu Hastalığı

bunda gücenecek bişey olduğunu sanmıyorum kendi adıma erkek bayan ayrımımı var yoksa

26.08.2007 - abıhayat

Re: Bu yazıyı yanlışlıkla bu bölüme yazdınız galiba..

[quote="naz"][quote="cihan"]Bu yazıyı bayan üyelere özel bölüme yazmanız daha faydalı olur diye düşünüyorum. :)[/quote]

neden? sizin ihtiyacınız yok mu?[/quote]

Bir ku olarak tabii ki bizim de ihtiyacımız var.Latife amaçlı yazmıştım yazıyı zaten yazının sonundaki gülücükten anlaşılır latife olduğu diye düşünmüştüm.Kırılan gücenen olduysa özür dilerim.

26.08.2007 - cihan

Re: Bu yazıyı yanlışlıkla bu bölüme yazdınız galiba..

[quote="cihan"]Bu yazıyı bayan üyelere özel bölüme yazmanız daha faydalı olur diye düşünüyorum. :)[/quote]

neden? sizin ihtiyacınız yok mu?

26.08.2007 - naz

Bu yazıyı yanlışlıkla bu bölüme yazdınız galiba..

Bu yazıyı bayan üyelere özel bölüme yazmanız daha faydalı olur diye düşünüyorum. :)

25.08.2007 - cihan

Dedikodu Hastalığı

est rica ederim :oops:

25.08.2007 - abıhayat

Dedikodu Hastalığı

[b]"Güzelliğin yeri, insanın yüreğidir...
Orada varsa eğer, o yürekten beslenen göz, baktığı her yerde görür güzelliği...
Eğer yoksa, hiç bir yerde de yoktur..." [/b]

çok doğru bir tespit!

teşekkürler kardeşim..

25.08.2007 - naz

Dedikodu Hastalığı

Yıldız ona sesleniverdi ansızın:
“Neden ağlıyorsun, çocuğum? Seni böyle hüzünlendirecek ne var?”
Çocuk, yanaklarından süzüle ,süzüle akan yaşları silerek yıldıza dedi ki:
“O kadar uzaktasın ki, hiçbir zaman sana dokunamayacağım.”
Ve yıldız, çocuğun hüznünü giderecek bir cevap verdi:
“Böyle uzaklarda durduğuma bakma sakın,
Eğer yüreğinde olmasaydı asıl yerim, göremezdi beni senin gözlerin.”
Eğer yıldız, çocuğun yüreğinde olmasaydı, çocuk onu göremezdi :-)))
Güzellik, insanın yüreğinde, içinde varsa eğer, dışarıda da var olur; eğer yüreğinde güzellik yoksa, insan onu hiç bir yerde bulamaz...
Güzelliğin yeri, insanın yüreğidir...
Orada varsa eğer, o yürekten beslenen göz, baktığı her yerde görür güzelliği...
Eğer yoksa, hiç bir yerde de yoktur...

Çok güzel bir yazıydı, yüreğinize sağlık:-)))

25.08.2007 - abıhayat

Dedikodu Hastalığı

bu sözü hep çok sevmişimdir;

[color=crimson]"Güzel bakan güzel görür,güzel gören güzel düşünür,güzel düşünen hayattan lezzet alır. "[/color]

25.08.2007 - naz

Dedikodu Hastalığı

insan içerisinde nasıl bir kişilik besliyorsa karşısındaki insanı ya olumlu yada olumsuz düşüncesine göre içerisindeki ifrit bir niyetle kendisi gibi düşündüğünü sanıyor vede suizanda muhterem isnsanları kırıyor hatta kalp bile lkırabiliyor

25.08.2007 - abıhayat

Dedikodu Hastalığı

[quote="abıhayat"]allah razı olsun günümüz hastalığına nekadar da ap açık ışık tutmuşsunuz ne yazikki sui zanın en çok olduğu bir asırda yaşıyoruz insan lar her ne konuda olursa olsun işin aslını vede mahiyetini anlamadan hemen sui zanda bulunuyorlar rabbim dilimizi dedikodu ve haset hastalığından tüm bedenlerimizi korusun inşl[/quote]

amin kardeşim. aslında biz nasılsak öyle bakıyor ve görüyoruz. eğer kendimizde eksiklikler çoksa başkalarının eksiklerini araştırır hale geliyoruz. halimizden hep şikayetçi oluyoruz. oysa hep kendi yanlışlarımızla meşgul olsak hep iyi düşünceler içerisinde olsak başkalarının eksiklerini hatalarını araştırmak yerine iyi yanlarını görürüz.

insanların en güzeli herkese karşı yumuşak huylu olanıdır.

karşımıza çıkanı kuldan değilde Allah'tan bilmek lazım. bize kötü söz söylendiğinde ise ben ne yaptım ki bu sözü işittim diye düşünmek lazım. kuldan şikayet etmek aslında Allah'ın verdiğinden şikayet etmek oluyor. başımıza gelen musibetler için sabır göstermemiz gereklidir. elbette ki sabrın sonu selamettir. her halimizde şükür içinde olmalıyız. ama kardeşler bu şükür dil ile olmamalı, hal ile olmalıdır.

...

suizan bana yazdıklarımı hatırlattı, konudan biraz uzaklaşmış bulundum :oops:

selam olsun herkese..

25.08.2007 - naz

Dedikodu Hastalığı

allah razı olsun günümüz hastalığına nekadar da ap açık ışık tutmuşsunuz ne yazikki sui zanın en çok olduğu bir asırda yaşıyoruz insan lar her ne konuda olursa olsun işin aslını vede mahiyetini anlamadan hemen sui zanda bulunuyorlar rabbim dilimizi dedikodu ve haset hastalığından tüm bedenlerimizi korusun inşl

25.08.2007 - abıhayat

Konular