Eleştirilerin bir ölçüsü var mı? İcma olan hususlar

[size=18px][color=olive]İcma olan hususlar


Sual: Eleştirilerin bir ölçüsü var mı?
CEVAP
Tenkitler ilmi olmalı, yani muteber bir esere dayanarak yazılmalı. Hakaret maksadı ile olmamalıdır. Çeyrek asırdan fazla yazıyoruz, şimdiye kadar ciddi, ilmi bir tenkide rastlamadık. Kimi hakaret ediyor, kimi de hiçbir mesnede [delile] dayanmadan “yanlış yazıyorsunuz” diyor. Din kitaplarını değil de, aklını ölçü alıyor.
Oruç kefaretini tarif ederken, (Kefaret, oruç tutmamanın değil, geceden niyetli Ramazan orucunu kasten bozmanın cezasıdır) demiştik. Bir genç, telefon edip, “Ben mazeretsiz, Ramazanda bir gün oruç tutmazsam, cezası ne?” dedi. Ben de, “Ramazanda mazeretsiz oruç tutmamak haramdır. Ama bir gün oruç tutmazsan o bir günü kaza etmen gerekir” dedim. Genç, “Ben kasten tutmadım, niye 60 gün kefaret değil de, bir gün kaza tutmam gerekiyor?” diye sordu. Ben de, fıkıh kitapları öyle yazıyor dedim. Genç, ben ilahiyatçıyım, kitaba ne gerek var, akıl var, mantık var, kasten oruç tutmuyorsun ve kaza gerekir diyorsun, olmaz böyle şey” dedi. Tekrar, senin dediğin hangi kitapta yazıyor dedim, o da, “Kitaba gerek yok, akıl mantık var ya” dedi. “Akıl mantık yeni çıkmadı o eskiden beri var. Ama eskiden beri akla mantığa değil, kitaba bakılır, kitap ne yazarsa ona göre hareket edilir” dedim. Ama genç ikna olmadı.
Bir genç de, “Halebi imiş, Redd-ül-muhtar imiş, Hindiye imiş, bunlar senet olmaz, bana Kur’andan delil göster. Çünkü bir Müslüman için dini konularda temel başvuru kitabı Kur’andır” dedi. Bunu kim söylüyor dedim. “Falan profesörün falan kitabına bakabilirsin” dedi. “Sen Halebi’ye, İbni Âbidin’e inanmıyorsun da o kitaba nasıl inanıyorsun?” dedim. “Ama o Kur’ana göre yazıyor” dedi. “Peki Halebi’nin, İbni Âbidin’in Kur’ana göre yazmadığını nereden biliyorsun?” dedim. Öteki kitap, şu âyette diye delil gösteriyor, ama Halebi’de, İbni Âbidin’de âyetlerden bahsetmiyor” dedi.
Halbuki dinimizde delil dörttür. Her şey Kur’an-ı kerimde açıkça bulunmaz. Namazın nasıl kılınacağı, namazı bozanlar, namazın farz, vacib, sünnet ve mekruhlarını Kur’anda bulamayız. Orucun farzları, sünnetleri de öyledir. Bir çok cahil kimse, “Şuna haram diyorsunuz, ama hangi âyette haram olduğu yazılı” diyor. Bazısı da, âyet yoksa, hadis var mı diyor. Hangi fıkıh kitabında yazıyor diyen yok.
Yine bir genç aradı, isim vererek, “Şu iki zatı niye kötülüyorsunuz, onlar âlimdir, ömürlerini cihad ile geçirmişlerdir” dedi. İsim verdiği için, o iki zatın yanlışlarını biliyorduk. Birer tanesini söyleyecektik. Ona dedim ki, Mirac hak mıdır? Elbette haktır dedi. Peygamber efendimiz mübarek bedeniyle mi gitti yoksa rüya gibi bir şey mi? Elbette bedeniyle gitti dedi. Bunun hakkında âyet de, hadis de var dedi. İyi ama senin övdüğün o zat, Mirac ruh ile olmuştur diye inanmıyor, bedeniyle gitmedi diyor dedim. Sonra dedim ki, Hazret-i Osman’ı nasıl bilirsin? Dedi ki: “Aşere-i mübeşşereden [Cennetle müjdelenmiş on sahabiden] biridir. Resulullahın damadıdır, her sahabi gibi Cennetliktir. Bunlar âyet ve hadisle sabittir.” Evet doğrusu öyle. Ama senin övdüğün ikinci zat, Hazret-i Osman için, “Yaşlı idi, bunak idi, Müslümanların başına geçmesi talihsizlik idi” diyor dedim. Genç, “Onlar da insan, bu kadar hatası yüzünden tenkide değer mi, bu bakımdan âlimler tenkit edilmemeli” dedi. Dedim ki: “İyi ama onlar Hazret-i Osman’ı tenkit ediyor, Hazret-i Osman âlim değil mi idi? Üstünlüğü âyet ve hadisle de sabit dedin, âyet ve hadise niye inanılmaz ki? Kimin karşısında kimi savunduğunun farkında mısın?” Ama yine ikna olmadı.




Dinimiz İslam E-Mail Grubu
__________________
[/color][/size]

Konular