NİKAHTA KERAMET VARDIR

NİKAHTA KERAMET VARDIR


Nikah, insan hayatının en önemli dönüm noktalarından biridir. Çünkü, o ana kadar ayrı ayrı yaşayan iki insan, nikahtan sonra, hayatlarını birleştirmiş oluyorlar.

Nikahlananlar, artık her konuyu iki kişilik düşünmeli ve hesap etmelidir.

Zira, sadece bir evi değil, artık gönüllerini, sevgilerini ve kararlarını da paylaşırlar.

Nikah iki insanı, böylesine tek yapar.


Artık, ben değil biz anlayışı vardır.

İki ayrı vücut, iki ayrı kalp, iki ayrı ruh; maddesiyle de, manasıyla da birleşmiş ve bir bütün oluşturmuştur.

İşte bu birliğin adına, evlilik diyoruz.

Sevgi ile bir araya gelmiş olanlar için evlilik, katlanılması gereken bir zorunlu iş değildir. Dünya hayatının en tatlı ve huzurlu halini yakalamaktır.

Zira, gerçek bir sevgiyle bir araya gelen eşler, Cennet’in misalini , daha dünyada iken yaşamaya başlarlar.

İyi bir iş ve iyi bir eş bulmak, dünya hayatının en büyük mutluluğudur.

Zaten, evinde ve eşinde, gerçekten mutluluğu yakalayan insan, dışarıda da iyi bir insan olur. Evini bir Cennet köşesine çevirememiş olanlar, dışarıda da hiç mutlu olamazlar.

Bu sebeple, mutlu bir aile yuvası kurmak demek, mutlu bir toplum meydana getirmek demektir. Çünkü mutluluğu doya doya yaşayan anne ve babalar, mutlu çocuklar yetiştirirler.

Birbirini seven anne babaların çocukları da birbirini severler.Sonra da sevgi dolu yüreklerini, kuracakları yeni yuvalara taşırlar.

Böylece mutluluk, yuvadan yuvaya kesintisiz bir biçimde sürer gider.

************************************************** *********
Atalarımız “ Nikahta keramet vardır” demişler. Gerçekten de, nikahla başlayan evlilik hayatı, insanı rastgele yaşamaktan kurtarır; hayatına düzen ve tertip getirir.

Evlenen insan, tek başına yaşamayı, yalnız kendi düşüncesine göre kararlar almayı bırakır. Artık bir hayat arkadaşı vardır. Onunla konuşmalı, danışmalı ve paylaşmalıdır.


İnsanın en önemli ihtiyacı, kalbine karşı bir kalbin bulunduğunu bilmesidir. Kalbine karşı bir kalp bulmuş olanlar, beraber ağlayıp, birlikte giderler.

Candaştırlar, sırdaştırlar ve iki cihanda arkadaştırlar.

Nikah, böyle bir sözün verilmesi ve sonsuza giden yolda, bozulmayacak bir arkadaşlık anlaşmasına imza atılmasıdır.

Nikaha atılan imza, sevinçte ve üzüntüde beraber olmanın, hayat süresince sevgiye sadık kalmanın imzasıdır.

İki cihanda sürecek bir birlikteliğe imza atanlar, artık dört gözle bakar, dört kulakla dinler ve iki akılla düşünürler. Ama en önemlisi, tekleşmiş bir gönülle sever; beni, seni bırakır. BİZ olurlar.

Böylece sevgi denizine dalarlar, sevgi havası solurlar ve hayatlarını sevgiden ibaret hale getirirler.

Yıllar geçtikçe, bu sevgi daha da derinleşir, zenginleşir ve yürekleri kopmayacak bir biçimde birleştirir.

****************

Bir eşin en önemli meselesi, hayat arkadaşını nasıl daha mutlu edeceğini düşünmektir. Çünkü, mutluluk sunuldukça çoğalır bereketlenir, artar.
Mutluluğu ilk veren, daha çok alır. Aile fertleri, birbirini mutlu etmeye uğraşırken, mutluluğu yakalar. Zira, verilen mutluluk, daha fazlasıyla verene döner.

İşte bu düşünce sebebiyle, evlilik insanı fedakarlığa alıştırır., verici yapar. Verirken almaya alıştırır. Bu güzellik bir türkümüze mısra olmuştur.

Aşık sevdiği kadına şöyle seslenir:
“-Sen yedikçe ben doydum.”

BU nasıl olur?
Çünkü sevgi ikiye bir eder.
Sevdiği yer, seven doyar.
Sevdiği içer, seven susuzluğunu hissetmez.
Sevdiği hasta olur, seven acı çeker.
Sevdiği ölür, seven yarım kalır.
Evlilik daima, en az iki kişilik düşünmektir.



Böylesine bir sevgiyle, kendisine yönelmiş bir gönülün varlığını, hemen yanında, yanı başında hissetmek, insanın en büyük mutluluğudur.

İçten ve candan bir sevgiyle eşine açılmış olan gönül, üzüntülü zamanlarında sığınılacak en güzel limandır.

Eş sinesi, sevinçleri paylaşıp çoğaltmakiçin koşulacak bir mutluluk adasıdır. Güçsüz anda güç kaynağı ve hastalıkta ilaçtır.

Seven bir eşin yüreği, mutluluğun bütünüyle yaşanacağı tek alandır.

Bu gönül zenginliğini hakkıyla yaşayan dostlarımdan biri, çok sevdiği eşini, birkaç günlüğüne, arkadaşıyla yapacağı bir geziye göndermiyordu. Sebebini sorduğumda, seven yüreğini şöyle konuşturmuştu.

“-Eşim bir yere gittiğinde, evimizin havasını ve ışığını da birlikte alıp götürüyor. Ben de, ürküntü veren bir karanlıkta, yapayalnız, havasız ve nefessiz kalıyorum.
BU ne derin bir sevgiydi.

Aslında, nikahın en büyük kerameti, işte bu sevgidir.
Bu sevgi, dünyanın en tatlı ve lezzetli şekeridir. Bu şekerden daha şeker olan sevgiyi tadanlar, nikah şekeri gerekmez.
Çünkü onlar, tadı hiç geçmeyecek bir manevi şekeri tatmışlardı.
Tadı hiç geçmeyen ve tam tersine gittikçe çoğalan bu lezzet, yakınlarını ve çevresindeki dostlarını da etkiler. Çünkü mutluluk, güneş ışığı gibidir. Bu seçmeden herkese ısı ve ışık verir.

Bu muhteşem tada, lezzete ve huzura ulaşamayanlar ne kadar bahtsızdır. Bakınız bu bahtsızlar, çözümü nerelerde arıyorlar?

Sadece bir örnek, Japonya’da Trane KK adlı bir şirket, erkekler için “ kucak yastıkları” üretmiş. Bu yastıklar, diz üstü oturan bir kadının, belden aşağı şeklinde, köpükten tasarlanmış. Özellikle de eşi olmayan erkekler, bu yastıkları çok rahatlatıcı buluyorlarmış. Habere eklenen fotoğrafta bu yapma kadın kucağına başını koyup rahatlamaya çalışan bir erkek başı görülüyor.

Bu yapma kadın kucakları , pahalı fiyatına rağmen, Japonya’da en çok satılan yılbaşı hediyesi olmuş.

Düşününüz ki, Japonya’nın aile yapısı Avrupa ve Amerika’ya göre çok sağlamdır. Buna rağmen, artık Japon erkeği, başını koyacağı yapma kadın kucaklarına koşuyor.

Demek ki, nikahla ruh ve beden birliği kurmak ne büyük bir nimettir. Sevilen bir kadının kucağının vereceği huzuru, hangi yapma kucak verebilir.

Evet, insanı dinlendiren ve doyuran huzuru, ancak nikahın birleştireceği gönüller bulur.

Bütün duygulu insanlar bu huzuru aramışlardır. Mesela Şairler Sultanı, bu özlemini şöyle şiirleştirir:
“- Ne olurdu, bir kadın elleri avucumda,
Bahsetse yaşamanın tadından başucumda,
Mırıl mırıl,
Mırıl mırıl...”
Ama nasıl?
Nikaha giden yolda nelere dikkat edilmelidir.

Vehbi Vakkasoğlu.
Biz Evleniyoruz sevgi yayınları s.9-10-11-12-13
__________________

Konular