Şeytanlardan, Şeytanların, Cinlerin Tasallutundan Korunma Yolları

Şeytanlardan, Şeytanların, Cinlerin Tasallutundan Korunma Yolları
Allah cinleri bizlerin yaşadığı boyuttan farklı bir boyutta yaratmıştır. Yaşatmaktadır. Onların inanmayanlarına şeytan denir. Şeytanlar insanlara çeşitli şekillerde musallat olurlar. Allah onlara bu noktada müsaade vermiştir. Kuran-ı Kerim’de ilgili ayetleri okuduğumuzda bunu rahatlıkla anlayabiliriz. Tabii onlar bu musallat olayından mesul tutulacak, ahrette yaptıkları kötülükler tutarında azaba uğrayacaklardır.

Şeytanların insanların büyük çoğunluğuna musallatı vesvese iledir. Yani onların bilinçaltlarına vesvese verirler. Vesveseyi bilinçaltı algılar. Vesvese dine, itikada aykırı kötü ve çirkin düşüncelerdir. Bunlar bilinçdışı tarafından algılandıkları zaman insana sanki kendi düşüncesi gibi gelir. Hâlbuki şeytanın vesveseleridir. Sahibi şeytanlardır. Onun için hangi türde olursa olsun, ne kadar kötü ve çirkin bulunursa bulunsun bu tür düşünceler kişiye ait olmadığı için bir sorumluğu yoktur. Bu sebeple suçluluk psikolojisine de girmeye gerek yoktur. Dini ve itikadi açıdan kötü ve çirkin düşünceler akla geldiği zaman sadece edep gereği ‘subhanallah, estağfirullah’ demek yeterlidir. Bunlar yüzünden kişiye herhangi bir günah söz konusu değildir. Bunların sahibinin şeytanlar olduğunu bilmek ve bunlara aldırmamak en iyi savunma yoludur. Bu vesveseler yüzünden ibadetlerini bırakan insanlar, şeytanların arzularını yerine getirmişlerdir, şeytanlarla mücadelede mağlup olmuşlardır. Onlara yazıklar olsun!..

Ayrıca vesvesenin kişideki imanın belirtisi olduğunu da söyleyelim. Çünkü kişide iman olmasaydı şeytanlar ona zaman ve emek harcamazlar, dolayısıyla musallat olmazlardı.

Bu yazımızda şeytanların bizzat musallat olma durumunda neler yapacağımıza değineceğiz.

Öncelikle insanlardan bazılarının genellikle merak saikı veya bazı nefsanî nedenlerle cinlerle iletişim kurmalarının yanlışlığına değinelim.

Medyum diye bilinen kişiler, genellikle kalp gözlerinin açıldığı ve bu üstün meziyetten ötürü cinlerle iletişim kurdukları için kendi kendilerine bir boş gurur içerisinde bulunurlar. Övünürler. Kendilerini diğer insanlardan üstün görürler. Hâlbuki başları beladadır. Farkında değillerdir. Bunu şöyle bir örnekle açıklayalım: Diyelim ki, çok zeki bir insanla aptal bir insan evlendiler. Aptal insan evliliğine sahip çıktığı zaman aradaki zeka uçurumundan dolayı büyük bir komplekse kapılacaktır. Bu yüzden eşine sahip çıkma adına onu kısıtlamalara ve çeşitli çatışmalara girişecektir. Bunun gibi cinlerle dost olan kişiler de benzer bir cenderenin içerisinde bulunacaklardır. Çünkü cinlerin zeka seviyeleri çok düşüktür ve bu yüzden aşağılık kompleksinin etkisiyle insanlara üstün olma arzuları çok yüksektir. Bu yüzden insan ile cinlerin arkadaş olmaları mümkün değildir. Bunların doğaları gereği her iki kesim de ister Müslüman olsunlar, ister başka dinlerde veya inançlarda ortak bulunsunlar yine de ister istemez çatışacaklardır. Onun için medyumluktan uzak durmak gerekir. Medyumluk durduk yerde insanın başını belaya sokmasıdır. Cinlerin sağdan soldan haber getirmesi bahasına girilecek büyük bir eziyettir. Velev ki cinleri Müslüman olsa bile. Aslında medyumluk cinleri haber toplaması için hüddam edinmektir. Bu yolla elde edilen bilginin özel hayatta gizli olanı araştırma, gıybet, suizan ve iftira türlerine benzemesi açısından haramlığı da ayrı bir konudur. Bunların her birisi büyük günahlardandır.

Gelelim hüddam meselesine. Hüddam demek cinleri çeşitli amaçlarla hizmetçi olarak kullanmaktır. Hüddam edinmek isteyenlere önce şunu sorarım. Sen akşam evine gidince eşine de ki: ‘Sen benim hizmetçimsin.’ Bakalım ne diyecek. Elbette bu sözü insanın eşi bile kaldıramaz. Tepki gösterir. Cinlerin gerek Müslümanları gerekse kâfirleri ise bu sözü hiç kaldıramaz ve bu açıdan insanları kınarlar. Şeytanların böyle hüddam isteyen Müslümanlara yapacaklarını öç ve kin duygusuyla seyrederler. Çünkü kibir, gurur, ucub gibi duygular ateşten yaratıldıkları için cinnilerde insanlara göre daha bir üst düzeydedir. İnsanlardan bu tür sözler işitmeleri onları çok kızdırır. Aşağılık kompleksini harekete geçirerek kin ve öç almalarını sağlar.

Allah (c.c.) da bu maksatla yani hüddam edinmek amacıyla surelerini okuyan ve güzel isimlerini çeken kişilerin de böyle bir musibete düşmelerine izin verir. Gerek Allah’ın kitabının okunması gerekse Allahın güzel isimleriyle zikrinin çekilmesi onun rızası dışında böyle bir gaye ile olursa insan durduk yerde başına bela alıyor demektir. Kısacası kendisini fitneye sokmaktadır. Sonuçta bu tür ibadetlerle cinnileri algılayacak manevi terakkiye insan ulaşınca şeytanlar ona çeşitli duyu organları kanalıyla iletişim kurmaya başlayacaktır. Genellikle dokunma duyusu ile işitme duyusu kanallarıyla cinnilerle iletişime geçilir. Cinni şeytanlar bu yollarla eziyet de yapabilirler. Daha doğrusu cinni şeytanların musallatı genellikle bu iki duyu organıyla olur. Bazı insanlar onları madde âleminde duman şeklinde ve belli belirsiz insan görünümünü andırır biçimde de görebilirler.

Cinleri görmek veya onlarla iletişime geçmek demek kalp gözünün açılması demek değildir. Kalp gözü ile kastedilen letaiflerdir. Kalp gözü ancak tarikata intisap edip senelerce şeyhin rabıtasını yaptıktan, verdiği virdi, zikri çektikten sonra Allah’ın bir ihsanı olmak üzere insanın göğsünün çeşitli noktalarında ve iki kaşının arasında bulunan letaiflerinin açılması ile oluşur. Bu sayede nurları görür. Nurlar değişik renktedirler. Kırmızı, sarı, yeşil, beyaz, siyah ve bunların karışımı değişik tonlar. Şeytanlar bu makamda bulunan müride insan biçiminde, özellikle onun aklını başından alacak dişi güzeller biçiminde görünürler. Bu güzeller peri diye edebiyata girmişlerdir. Allah bu makamdaki müridi bu dişi şeytanlarla imtihana tabi tutar. Medyumlar şeytanları bu halleri ile göremezler. Görseler akılları başlarından giderdi. Onlar ancak gözleri açık veya kapalı iken onları sanki bir duman gibi belli belirsiz bir biçimde görürler. Oysa kalp gözü açık bir insan onları aynı insan gibi net ve açık bir surette görebilir.

Şeytani cinlerin cinsel ilişkide bulunmalarındaki amaç kişinin ruhunu zayıf kılmak, sonra da onu çarpmaktır. Bu da tabii çeşitli organların felç olmaları ile sonuçlanır. Tabii asıl amaçları son nefeste insanların imansız gitmelerini sağlamaktır. Bunun için olmadık yalanlara başvururlar. Genellikle hak suretinde yaklaşırlar. Sürekli evlilikten söz ederler. Hâlbuki onlarla evlenmek hem caiz değildir, hem de mümkün değildir. Çünkü bizim onların âlemine gitmemiz olanaksızdır. Ancak uyku sırasında olur ki o zaman da insanın şuuru yerinde değildir. Kalp gözü açılmış kişiye bile şeytanlar bizzat kendileri istedikleri surete girerek görünürler. Yani kalp gözü açılmış kişi bile onların âlemine girememekte, şeytanlar ona yaklaşmaktadırlar. Yani binlerce şeytan o kişi ile bir ve aynı formatta iletişim ve münasebet kurabilirler. Bunu o kişinin ayırt etmesi imkânsızdır. Güya olan eşine sahip çıkması onu denetlemesi de mümkün değildir. Yani onlarla evli olduğunu sanıp cinsel ilişkiye girenler zinaya düşerler. Manevi yönden git gide zayıflayıp onların oyuncakları olurlar. Allah korusun. Bir de bu şeytanlar senin bu âlemde bizimle kurduğun cinsel münasebet sonucu çocukların oldu yalanını çok söylerler. Maksat yine kişiyi bu yolla kendilerine bağlamaktır. Bu da tıbben, ilmen mümkün olmayan büyük bir yalandır.

Konular