Hayvan gibi sınızsız değil insan gibi hürriyetli yaşamak isterim

Allah'a ve Allah'ın meleklerine yaklaşmayı gerektiren hakikî kemâl -ki ilim ve hürriyettir- onu unuturlar. (Buradaki) ilim, Allah Teâlâ'nın zikrettiğimiz marifetinden ibarettir.

(Buradaki) hürriyete gelince, bu hürriyet, şehvetlerin esaretinden, dünya üzüntülerinden, şehvete zebun olmayan, öfkeye meftun bulunmayan meleklere benzemek bakımından cebren dünyayı istilâ etmekten kurtulmak demektir. Çünkü şehvetin ve öfkenin eserlerini nefisten bertaraf etmek, meleklerin sıfatlarından olan kemâldendir.

Allah Teâlâ için bozulmanın ve tesir altında bulunmanın muhal olması onun kemâl sıfatlarındandır. Bu bakımdan kim arızî sebeplerden ötürü tağyir ve tesirden daha uzak, kalırsa o, Allah'a daha yakın olur, meleklere daha çok benzer, derecesi Allah katında daha büyür. Bu kemâl, ilim ve kudret kemâlinin dışında kalan üçüncü bir kemâldir. Biz bunu kemâlin kısımları bölümünde zikretmedik. Çünkü bunun hakikati, yokluk ve eksikliğe dönüşür; zira tağyir, noksanlık, var olan bir sıfatın yok olmasından ibarettir. Helak ise, lezzetlerde ve kemâl sıfatlarında eksikliktir. Çünkü kemâlât -eğer biz şehvetlerle bozulmamayı ve şehvetlere itaat etmemeyi ilim ve hürriyet kemâli gibi, kemâl sayarsak- üç kısımdır. Bundan gayem; şehvetlere kulluk yapmamak, dünyevî sebepleri irade etmektir. Kul için kudretin kemâli, ilim ve hürriyet kemâlinin elde edilmesinin yoludur. Fakat ölümden sonra baki kalacak kudret kemâlini elde etmeye yol yoktur; zira kulun mallara, kalplere ve bedenlere güç yetirmesi ölümle sona erer! Marifet ve hürriyet ise, ölümle sona ermez. Aksine onlar kulda bir kemâl olarak kalırlar ve Allah'a yaklaşmasına vesile olurlar.

Cahillerin ne duruma düştüklerine dikkat et! İki gözden âma olanların düşmesi gibi yüzüstü düşmüşlerdir! Rütbe ve mal ile kudret kemâline yönelmişlerdir Oysa bu sahip olunamayacak bir kemâldir. Eğer sahip olunursa da devamı yoktur. Hürriyet ve ilmin kemâlinden yüz çevirmişlerdir. O kemâl ki insanda meydana geldiği zaman, ebediyyen kalır, ölümle bile kesilmez. "Bunlar o kimselerdir ki dünya hayatını ahirete bedel satın almışlardır. Şüphe yoktur ki onlardan azap hafifletilmez ve onlar yardıma da mazhar olmazlar".

Mal ve evlatlar dünya hayatının süsüdürler. Kalıcı olan güzel ameller ise, Allah'ın katında, sevap yönünden, daha hayırlı, ümit yönünden daha faydalıdırlar. (Kehf/46)

610

Bu bakımdan ilim ve hürriyet, baki kalır. Mal ve mevkî ise çabuk yok olacak kemâldir. Bu, Allah Teâlâ'nın misâl getirdiği gibidir.

Dünya hayatının misali, tıpkı şöyledir: Gökten bir su indirdik. İnsanların ve hayvanların yediği arz bitkisi o su ile birbirine karıştı; nihayet yer ziynetini takınıp süslendiği, halk da on(un ürününü toplamaya) kadir olduklarını zannettikleri sırada birden emrimiz ona gece veya gündüz geldi; sanki dün o hiç şenlenmemiş gibi, onu (kökünden) biçilmiş yaptık. (Yunus/24)

Onlara dünya hayatının tıpkı şöyle olduğunu anlat: Gökten bir su indirdik, yerin bitkisi onunla karıştı ve (sonunda bitkiler), rüzgârların savurduğu çöp kırıntıları hâline geliverdi. (Kehf/45)

Ölüm rüzgârlarının saçıp savurduğu herşey dünya hayatının (solması yakın olan) çiçeğidir. Ölümün kökünü kazıyamadığı şeyler, insandan sonra kalan salih amellerdir. İşte bununla anlaşıldı ki mal ve rütbe ile olan kudretin kemâli, vehmî bir kemâldir ve aslı astarı yoktur. Yine anlaşıldı ki vaktini bu çeşit bir kemâle hasreden ve bunu esas hedef sanan, cahilin ta kendisidir. Buna şair Ebu Tayyib el-Mütenebbî Ahmed b. Hüseyin şu şiiriyle işaret etmiştir:

Kim saatlerini mal toplamaya sarfederse, hem de bunu fakirlikten korkarak yaparsa,

Kesinlikle onun yaptığı fakirliğin ta kendisidir.

Ancak mal ve rütbenin insanı hakîkî kemâle ulaştıracak miktarı, bu hükmün dışındadır.

Yârab! Bizi hayra muvaffak kıldığın, lûtfunla hidayete erdirdiğin kullarından eyle!

Konular