Ahiret hayatımızı ebedi mutluluğa nasıl çevirebiliriz?

Şuurlu ve uyanık mümin, Allah’ın kendisine ihsan ettiği her şeyi O’nun (cc) yolunda sarfeder. Çünkü O ezeli ve sermedi olan Sultan, fani bir varlığın mülkünü kendi yolunda sarfedilmesi vesilesiyle bakileştirecek ve ebedileştirecektir. Fani varlığımızı O’na verdiğimiz zaman ebediyet kazanacağız.

Allah Resûlü buyuruyorlar ki, “Ben, Abdurrahman Bin Avf’ı cennete giriyorken gördüm; fakat mak’adının üzerinde emekleye emekleye giriyordu.” Kendisine “Sebebi nedir ya Resulallah?” diye sorulduğunda, “çok dünyalığa sahip olduğunu” ifade ederler. Onun (r.a) kervanı ticaretten geliyordu. Resul-ü Ekrem’in bu sözünü işittiği zaman bütün kervanı yularına kadar Allah yolunda bağışlayıverdi. “Beni diz üstü süründürecek dünya, batsın gitsin!” dedi ve Allah yolunda sarfetti. İşte o zaman batmadı onun dünyası, o zaman Allah’a verildiği için bir anda ebediyet kazandı. Onun sırtına binen dünya, onu sırtına aldı onu sırattan geçirecek bir binek haline geliverdi.

Allah Resulü (sas), müminlerin namaz kılması, oruç tutması, hacca gitmesi ve cihad etmesi kadar dünya anlayışlarına da ehemmiyet veriyor, hiçbirini ihmal etmiyordu. Resul-ü Ekrem’in en fazla düşündüğü husus da bu idi. Dünyaya aşırı bel bağlama, hatta bilir bilmez tapınma, dün toplumları mahvettiği gibi bugün de, ileride de mahvedebilecek bir sapmadır. Niceleri dinini makamı, eğlencesi, keyfi, mübtela olduğu kötü alışkanlıkları yüzünden heba etmiştir. Nefsin ve şeytanın hoş gösterdiği şeyler ve neticede dünya bütün yönleriyle insanı Allah’tan (cc) alıkoyucudur. İnsan dünyayı, sırtına binerse anlayabilir ve o zaman Abdurrahman Bin Avf gibi o dünya ona burak olur sırattan geçirir, cennete ulaştırıcı olur.

Tebuk hadisesi münasebetiyle Resulu Ekrem (sas) ashabına şöyle vaaz etmişti: “Yarına çıkacağınıza teminatınız olmadığı halde bin yarın için çalışıyorsunuz. Halbuki katiyyen inandığınız ahiret yarını için o kadar az çalışıyorsunuz ki, o dünyevi işlerle mukayese edilecek olursa, sinek kanadı kadar dahi değildir.” Resulü Ekrem (sas) değişik bir hava içinde bu sözleri söylemişti cemaatına. Gönüllerde tesiri hemen uyandı. Herkes coşmuş, neye sahipse hepsini Allah yolunda sarfetmişti. Hz. Osman (ra), evinde ne kadar altını varsa, hepsini bir torbanın içine koyup Resul-ü Ekrem’in mübarek kucağına getirip döküvermişti. Resul-ü Ekrem mübarek ellerini altına daldırmış, karıştırmış ve şöyle söylemişti: “Osman’a bundan sonra yaptıkları zarar vermez.” Sahabeler “keşke ben de bu kadar mala sahip olsaydım, ben de Allah yolunda sarfetseydim, Efendimiz’in mübarek ağzından bu müjdeye ben de mazhar olsaydım” düşüncesi içindedir. Sinek kanadı kadar ehemmiyet vermeyip ayağımızın altına aldığımız fani dünya, Allah yolunda sarfedildiği zaman gökler kadar kıymet kazanıyor. Cenab-ı Vâcib-ül Vücud izzeti, rahmeti ve şefkatiyle mukabele ediyor. Kainatı, melekleri konuşturuyor.

İşte büyük yarınımız, ahiret istikbalimiz, onu hayatlandırmak, onu nurlandırmak böylesine, fani ve zail şeyleri Bâkî bir şekle çevirmek niyetiyle, Allah yolunda sarfetmekle olacaktır. Muhafazasına gücümüz yetmediği, korumaya imkan ve iktidarımız müsait olmadığı dünyaya ait bu şeyleri ancak Allah’a vermekle, Allah’a satmakla, Allah yolunda sarftemekle kurtuluruz.

2 yorum

Ahiret hayatımızı ebedi mutluluğa nasıl çevirebiliriz?

Allah razı olsun saol

18.07.2007 - =kripteks=

Konular