Dünyada Zulüm Gören Müslümanların Durumu İman Edenlerin Sorumluluğundadır

[b]Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında YERYÜZÜNDE BOZGUNCULUĞU ÖNLEYECEK FAZİLET SAHİBİ KİŞİLER BULUNMALI DEĞİL MİYDİ? Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkarlardı. (Hud Suresi, 116)[/b]

Kuran'ın [b]“Gerçekten, insan, 'bencil ve haris' olarak yaratıldı. Kendisine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman feryadı basar...” (Mearic Suresi, 19-20)[/b] ayetlerinde, insanın nefsindeki egoist ahlaka dikkat çekilmiştir. İnsan nefsine zor gelen bir durumla karşılaştığında, bir sıkıntı içerisine girdiğinde kendisini kurtarmak için müthiş bir azim ve gayret gösterir. Ancak nefsindeki bu bencil yapı nedeniyle, kendisine dokunmayan, rahatsızlık vermeyen durumlarda başkalarının içerisinde bulunduğu hali gereği gibi sahiplenmez. Kendi canının derdine düştüğünde gösterdiği azim ve gayret ile başkaları için çözüm bulmaya çalışmaz.

Gerçek Müslüman ahlakında ise böyle bir davranış olmaz. Samimi iman eden bir insan, dünyanın diğer ucunda da olsa, bir başka Müslümanın içerisine düştüğü bir zorluk ya da sıkıntıyı kendi sorunu olarak görür. Allah'ın kendisine verdiği maddi manevi tüm imkanları; aklını, zekasını, vicdanını, yeteneklerini, bilgi ve becerisini son noktasına kadar kullanarak bu konuya çözüm getirmenin yollarını arar. "Nasıl olsa bu konulara çözüm getirebilecek imkan ve güç sahibi, benden daha akıllı, daha etkili pek çok insan var; onlar düşünsünler, onlar ilgilensinler" demez.

Günümüzde hemen her gün gazete sayfalarında, televizyon haberlerinde Müslümanların karşı karşıya oldukları zulmün ne kadar dehşet verici boyutlara ulaştığına dair haberler çıkmaktadır. Dünyanın kargaşa içerisinde olduğu açıkça görülmektedir. Dünyanın her yerinde Müslümanlara karşı açık bir saldırı politikası yürütülmektedir. İşkence gören, hiçbir açıklama yapılmaksızın evinden alınıp götürülen ve bir daha hakkında hiçbir haber alınamayan, hiçbir mazeret gösterilmeksizin hapishanelerde esir tutulan ve zulüm gören Müslümanların hakları savunulamamaktadır.

Zulüm gören bu insanların haklarını savunabilecek, aklı başında, vicdanı, şuuru açık, sahip çıkan, güçlü, iradeli ve samimi Müslümanlara ihtiyaç olduğu çok açıktır. Bu duruma rağmen müminin kendi halinde, sakin, umursuz, ilgisiz, alakasız bir tavır içerisinde olması hiçbir şekilde makul olmaz. Bu manzara karşısında tüm iman eden aklı başında insanların hamiyet hislerinin harekete geçmesi gerekir. Kendileri gibi sahip çıkabilecek akıl ve vicdana sahip tüm Müslümanları da teşvik edip ellerinden gelen herşeyi yapmaları Kuran ahlakının bir gereğidir.

Bu yapıldığında ortaya muazzam bir güç çıkacak, atılan küçük bir adım bile Allah'ın izniyle tüm dünyayı etkileyecek bir güç meydana getirecektir.

Konular