Dinimiz yeni nesillere nakledilmezse

Geçen hafta bazı gazetelerin tenkit ettiği, nasıl böyle bir şey yapılır diye ilgili kuruluşları topa tuttuğu bir konu vardı: Kıbrıs’ta, yaz tatili sebebiyle, Türkiye’den, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan gönderilecek resmi görevlilerce çocuklara, Kur’an-ı kerim ve zaruri iman ibadet bilgilerinin öğretilmesi konusu.

Kıbrıstaki ve Türkiye’deki bazı basın organları ve sivil örgütler buna şiddetle tepki gösterdiler. Biz böyle bir programın uygulanmasını istemiyoruz, diye kampanyalar başlattılar. Bu, yapılması istenilen kurs zaten bu mecburi bir uygulama da değildi; çocuğunu ister gönderirsin, ister göndermezsin bu tepki neye. Maksat belli; çocuğuna bunları öğretmek isteyenlere de mani olmak. Sonunda mani de oldular. Kıbrıs Milli Eğitim Bakanı, “ Burada din deyince insanlarda büyük bir ürküntü meydana geliyor” diyerek böyle bir uygulama düşünmediklerini açıkladı.

İnaçsızların, inançsızlıklarındaki bu kararlılık bizlere ibret olmalı; gaflette olanlarımızı uyandırmalı. Kıbrıstaki ve Türkiye’deki Müslümanlar, çocuklarına dinlerini öğretmeleri için ellerinden geleni yapmalı, gerekirse özel ders aldırarak yüce dinimiz öğretilmelidir. Çok şükür ülkemizde böyle bir yasak yok. Bu bir fırsattır. Yaz tatilinde çocuklarımıza hem tatil yaptırmalı hem de onlara zaruri din bilgileri öğretilmelidir.

[b]Dinin temeli[/b]

Her Müslüman, inancını kendisinden sonra gelen nesillere aktarmak zorundadır. Bu zaruri bir görevdir. Bu görev yapılmazsa, bir müddet sonra din yok olur. Vebal olarak bu bizlere yeter. Peygamber efendimiz, “Dinin temel direği, fıkıh bilgisidir.” “İbadetlerin en kıymetlisi fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.” buyurmuştur. Bu kadar önemli olan, dinin temeli olan, fıkıh bilgisini yani, imanın şartlarını, islamın şartlarını anlatan ilmihal bilgilerini çocuklrımıza mutlaka öğretmek zorundayız.

Bir Müslümanın, bir Müslüman çocuğunun, yüzüden tecvide uygun olarak kitabımız Kur’an-ı kerimi okuyamaması, namaz surelerini ve dualarını ezberlememesi, imanın, islamın şartları, namaz, abdest gibi zaruri ilmihal bilgilerini bilmemesi kadar yanlış, affedilemez ihmal olamaz. Bu, yapılamayacak, altından kakılamayacak bir yük de değil. Fakat bir iş, ne kadar kolay olursa olsun, onu yapmakta kararlılık gösterilmezse, ciddi bir şekilde üzerine eğilinmezse netice almak mümkün olmaz.

Peygamber efendimiz, “Ümmetimin en hayırlısı, Kur’ân-ı kerîmi öğrenen ve öğretendir.” Ülkemizde, bütün cami görevlileri yaz talilinde çocuklarımıza yüce kitabımız Kur’an-ı kerimi öğretebilmek için seferber olmuş haldeler. Bütün bu imkanlara rağmen, bir Müslümanın kendisi veya çocukları Kur’an-ı kerimi bilmiyorsa bu, affedilecek, hoş görülecek bir davranış olmaz. Zaten aklı başında bir MüslümanIn da bu kadar önemli bir konuda ilgisiz kalması düşünülemez.

Bunun için anne - baba, çocuklarını camiye göndermeli, göndermekle kalmamalı, bunun takibini de yapmalıdır. Hatta imkanı olanlar ücretini verip, özel ders aldırmalı. Camide bir hocanın, 25-30 çocukla uğraşması, bir - iki çocuk ile ilgilenmesi bir değildir. İmkanı olan da olmayan da, Anadolu Liselerine, Fen Liselerine, üniversiteye hazırlık için milyarlarca parayı çekinmeden verirken, çocuğunun dini için 200-300 milyon gibi cüz’i bir parayı çok görmesini anlamak mümkün değil. Çocuğun ahıretine yatırım yapmayıp, sadece dünyası için yatırıp yapmak ona yapılacak en büyük kötülüktür.

Öğrendikten sonra, unutulmamasını da sağlamak öğretmek kadar önemlidir. Çocuklarımızın çoğu öğreniyor daha sonra da unutuyor. Unutmamanın yolu da tekrardan geçer. Bunun için, yaz tatilinden sonra da, az da olsa hergün bir miktar Kur’an-ı kerim okunmasını sağalamak ve takibini yapmak gerekir. En az yılda bir kere hatim indirmeyi perensip edinmeliyiz. Bu o kadar zor bir iş değildir; günde 5-10 dakika ayırıp iki sayfa Kur’an-ı kerim okunduğu takdirde yılda bir hatim yapılmış olur.

[b]Namaz dinin direği[/b]

Güzellikle, tatlılıkla çocuklara namaz kılmaları teşvik edilip bu sağlanırsa, namaz surelerini ve dualarını devamlı tekrar edeceğinden bunların da unutulmaması sağlanmış olunur. Bundan daha da önemlisi, dinin direği dikilmiş olur. Çünkü, hadis-i şerifte, “Namaz dinin direğidir!” buyurulmuştur.

Eğer bizden sonra da, çocuklarımızın, torunlarımızın Müslüman kalmalarını istiyorsak, - ki istemek zorundayız, istemeyen dinden çıkar- çocuklarımızla sadece yaz tatilinde değil, yılın 365 gününde ilgilenmemiz, her akşam en azından 15-20 dakikamızı buna ayırmamız şarttır. Bunun mazereti, bahanesi olmaz. Çünkü bundan daha önemli bir iş, vazife olamaz.

Bu ilgisizlik, şuursuzluk devam ettiği takdirde, özellikle yurt dışında olan Müslümanların, iki - üç nesil sonra, çocuklarının adlarının, Hıristo, Yorgo, Hans, Corc, Jozef … olması kaçınılmaz olacaktır. Türkiye’de de, belki isimleri âdet olarak Ahmet, Mehmet, Ali olarak kalacak ancak inançları, yaşayışları bunlardan farkı olmayacaktır.

Konular