Bana bir masal anlat dede...

[color=indigo][b]Dedeler ve tabii ki nineler, eğitim konusunda büyük bir boşluğu dolduruyorlar. Babalardan daha sabırlı ve daha tecrübeli oldukları için, sahip oldukları müsait zamanlardaki ilgileri, çocukları çok etkiliyor. Ama iyi bir dede olmak için de belli kurallara uymak şart. İyi bir dede olmanın en büyük şartı, en güzel Dede’nin (sallahu aleyhi vesellem) dedeliğini örnek alıp, torunları onun gibi sevmektir.

İyi dede babalığından belli olur.
İyi bir baba olamayan, çoğu zaman iyi bir dede de olamaz.
Çünkü perşembenin gelişi çarşambadan bellidir…
Dolayısıyla, gençliğinde sevgi, ilgi ve şefkat timsali bir baba olan, yaşlılığında da aynı özellikleri taşıyan bir dede olacak demektir.

Bir başka deyişle, babalığı sırasında, çocuklarına doğru, ciddi ve candan bir alaka gösteren kişi, iyi bir dedenin geliş müjdesidir.
İyi bir babanın, zengin tecrübeleriyle daha da olgunlaşmışı ve sevgiden şefkate dönüşmüşü, iyi bir dededir.
Böyle bir dede, sadece kendi çocuklarına değil, bütün çocuklara, sevgisini, şefkatini açabilir.

“Çocuk sermaye, torun kâr”
Bazı babalar, çocuklarına ilgisiz ve sevgisiz davranıyorlar… Yıllar geçtikçe, bu feci ihmalin pişmanlığı içinde yanıp yakılıyorlar. İşte, tam da böyle pişmanlık içindeyken, dede oluyorlar. Bu defa, kendilerinden hiç de beklenmeyen bir şekilde torunlarına sarılıyorlar.
Çevrelerindeki yakınları, bu duruma çok şaşırıp ve şöyle diyorlar: “Çocuklarına hiç ilgi göstermedi, ama hayret, torunlarını çok seviyor!”
Torunlarını şımartacak kadar ölçüsüz seven bu dedelerin sayısı hiç de az değil. Bu aşırı sevgilerinin sebebini genellikle şöyle açıklarlar:

“Torun, evlat gibi değil. Torun sevgisi bambaşka, bunlar çok seviliyor…”
“Evlat sermaye, torun kârdır. Yani sermaye, zaten senin olan ve elinde bulunandır. Torun ise, bu sermaye ile kazanılan sonuçtur. İnsanın kârına, kazancına sevinmesinden daha tabii ne olabilir!”

Çocuklar babaların acemiliğine geliyor
Böyle düşünen dedelere, şunu sormak doğru olmaz mı?
“Sizi böylesine sevindiren kârların sermayesi, önemsiz mi? Sermayesiz kâr olur mu? Öyleyse, sermayeyi niçin sevmiyorsunuz?”

Bu işin doğrusu şudur:
Çocuklar, babaların acemiliğine geliyor. Çoğu maddi açıdan hazırlıksız başlayan evlilikler, taksit ödemeleri engeline takılıyor. Bir kısmı da yürek hazırlığından habersiz evlenip, çocuklarını fark etmiyor.
Fark edilmeyen çocuklar, kendi haline kalıyor, ilgiden ve sevgiden habersiz büyüyorlar. Büyüyorlar ama gelişemiyorlar. İlgi ve sevgiye aç bırakılan yürekleri, eğer bir dede veya nine bulabiliyorsa, ne alâ… Yoksa sevgi yetimi ve şefkat öksüzü mutsuz bir insan olarak toplum hayatına katılıyorlar.

Dedenin yerini hiçbir kreş dolduramaz

Dedeler ve tabii ki nineler, eğitim konusunda büyük bir boşluğu dolduruyorlar. Babalardan daha sabırlı ve daha tecrübeli oldukları için, sahip oldukları müsait zamanlardaki ilgileri, çocukları çok etkiliyor. Torunları da onları hayata bağlıyor, yaşlılıklarında gereksiz ve işe yaramaz fazlalıklar gibi yaşamalarını önlüyor.
Torunlar, babalarından çok onlara açılıyor… Dedelerle daha yakın olabiliyorlar. Bu da çocukların, zararlı ve yanlış dostlar bulmasını engelliyor. Bir ömrün sonucu olan değerli tecrübelere, en güvenilir bir kaynaktan ulaşmak, çocukları birçok insani güzelliklerle tanıştırır.

Bu açıdan, dedelerin ve ninelerin bıraktığı boşluğu hiçbir kreş, anaokulu ve başka kişi ve kurumlar dolduramaz. Nitekim dedelerin, ninelerin, artık eskisi gibi torunlarıyla birlikte olamadığı günümüzde terbiye ve eğitim konuları iyiden iyiye zorlaşmış durumdadır.
Gerekli gereksiz her eşyanın sığdığı evlerimizde, sadece büyük anne ve babaların yer bulamaması, bu asrın en dehşetli olaylarından biri ve başlıcasıdır.

Dede ve nineleri ancak huzurevinde barındırabilen bir toplum, vicdanından, merhametinden, şefkatinden çok şey kaybetmiş demektir.

Ebeveyni çocuğun gözünden düşürmemeli
Ancak, torunlarıyla ilgilenen dedeler de, anne babayı etkisiz hale getirecek davranışlardan kaçınmalıdırlar.
Mesela, anne-babanın, çocuğun düzen ve disiplini için koydukları prensipleri bozmamalıdırlar. Bazı dedeler, şefkatlerini kötüye kullanırlar. Bu sebeple de, anne-babanın çocuktan uymasını istedikleri kuralları, “Hadi, bugün de kurallara uymasın, bir şey olmaz” diye düşünerek, zedeliyorlar.

Böyle durumlarda çocuk, anne-babasının kurallarından her sıkıldığında, kurtarıcı olarak gördüğü dedesine koşar. İyi bir dede, anne-babayı çocuğun gözünden düşürücü davranışlardan büyük bir özenle kaçınır. Bazen kuralları yumuşatıcı, dozunu azaltıcı ve ayarlayıcı olabilirler ama kuralsızlığa giden yolu asla açmamalıdırlar.

Dede ve anne-baba uyumlu olmalı

İyi dedeler, anne-babanın eğitim ve disiplin için koydukları kuralları çürütmezler. Çocuğun anne-baba sevgisini zedelemekten kaçınırlar.

Eğer anne-babanın kurallarını zararlı görürlerse, bu durumu onlarla görüşerek, birlikte düzeltmeye çalışırlar.
Dedelerin telkini ile anne babalarınki birbirini çürütecek cinsten olmamalıdır.
Anne-baba ile dede arasında eğitim anlayışı uyuşmazsa ne olur?
Çocukta şaşkınlık ve ne yapacağını bilememezlik hali doğar. Sonuçta çocuk, hem anne-babasına, hem de dedesine olan saygısını yitirir.

Bir çocuğa sormuşlar:
“Büyüyünce ne olacaksın?”
Çocukcağız hiç düşünmeden cevap vermiş:
“Annem için doktor, babam için mühendis, dedem için de öğretmen olacağım.”

Torunun dilinden anlamak lazım

Bir dede, çocukla ne kadar arkadaş olabilirse, o kadar iyi dede olmuş demektir. Çocukla arkadaş olan dedeler, onları gezdirirler, onlarla konuşurlar… Daha da önemlisi onları dinlerler. Çocukların dilini konuşurlar, seviyelerine inmeyi başarırlar, onlarla çocuklaşırlar.
Ve iyi dedeler, torunlarının hali ile hallenirler.

Köyde yaşayan bir dede, şehirde yaşayan kızına misafir olmuş…
Dört yaşındaki erkek torununu parka götürmek için dışarıya çıkarmış… Bu sırada, yoldan geçen bir arabayı torununa göstererek demiş ki:
“Bak evladım, düt düt gidiyor.”
Televizyon çocuğu olan torun, hemen atılmış:
“Dede, o düt düt değil, mercedes, mercedes…”

İyi bir dede, en iyi dedeyi örnek almalı
İyi dedeler, en iyi dedeyi örnek alanlardır. En iyi dede, Efendimiz’dir (s.a.v.).
Zira, yüreğini olanca genişliğiyle hem çocuklarına, hem de torunlarına açmıştır.
Torunlarını omuzlarına alıp gezdiren bir Güzeller Güzeli’dir O…

Bir gün, Efendimiz’in omzunda gezdirdiği Hz. Hasan’a, Ebu Hureyre şöyle der:
“Ey Hasan, bu dünyada senden başka hiç kimsenin bu kadar güzel bir bineği olmadı.”
Efendilikte birinci olan Güzeller Güzeli, bebek yaştaki Hz. Hasan için de dedelikte benzersiz olduğunu gösteren şu karşılığı verdi:
“Ama amcası, binen de çok güzel…”
***
Başka bir gün de gözümün nuru diyerek, ne kadar çok sevdiğini ifade ettiği namazın en yüksek zirvesindeydi. Başı secdede, gönlü Yüceler Yücesi’ndeydi. Tam da bu sırada, torunları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin sırtına çıktılar ve onu bir binek gibi sürmeye çalıştılar.
Hz. Fatıma annemiz, hemen koşup geldi ve onları azarlayarak Efendimiz’in sırtından indirdi. Fakat Güzeller Güzeli namazını bitirince, “Aferin kızım, iyi yaptın” demedi. Tam tersine, “Kızım Fatıma! Niçin çocuklarımın oyununa engel oldun?” dedi.
İyi bir dede olmanın yolu, O’nun gibi mükemmel bir baba olmaktan ve şefkat abidesi bir dede olmaktan geçiyor.



Vehbi Vakkasoğlu[/b][/color]

Konular