Anne Babaya İtaatin sınırı nedir?

SORU: "Müslüman olduklarını söyleyen, fakat İslam'ı bilmeyen bir ailenin tek çocuğuyum. Annemin ve babamın herhangi bir gelirleri yoktur. İki ay öncesine kadar birlikte oturuyorduk. (...) Gerek babam ve gerekse annem, diğer akrabalarımızın gıybetini yapıyorlar. Bir gün sinirlerime hakim olamayıp 'Gıybet etmeye devam ederseniz, yemin olsun sizinle aynı evde oturmam' dedim. Her ikisi de çok üzüldüler. Annem odasına çekildi ve ağladı. (...) Bir gün ben işte iken, gizlice köye gitmişler. (...) Şimdi ne yapacağıma karar veremiyorum. Hanım ve çocuklar, onları savunuyorlar. Benim hata ettiğimi söylüyorlar. (...) Anne ve babaya itaatin sınırı nedir? Bir Müslüman genç, haram işleyen annesine veya babasına nasihat edemez mi?"

CEVAP: Önce bir hususa işaret edelim, Allahu Teala (cc)'nın kanunlarında herhangi bir değişiklik olmaz. İslam uleması buna "Sünnetullah" adını vermiştir. İnsan anne rahminden hiçbir şey bilmediği halde dünyaya gelir. İlk yıllarda tam bir zaaf içerisindedir. Annesi onu sevgi ve merhametle bağrına basar, korur ve büyütür. Çocuk büluğa erdikten sonra güçlenir ve belli bir meslek sahibi olur. Nihayet bir süre sonra evlenir. Artık o da bir anne veya babadır. Bu "Sünnetullah", Hz. Adem (as)'den günümüze kadar hep böyle deveran etmiştir. Kıyamete kadar da aynı kanunlar geçerli olacaktır. Kur'an-ı Kerim'de, "Allah sizi bir zaaftan yaratan, sonra diğer bir zaafın ardından kuvvet veren, sonra kuvvetin arkasından da yine zaafa ve ihtiyarlığa getirendir. Allah ne dilerse yaratır" (Er Rum Suresi: 54 ) hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirler bu ayet-i kerimede insanın devrelerine dikkatin çekildiğini belirtmişlerdir.(1) Resul-i Ekrem (sav)'in, "Anne ve babaya iyilik etmeyi sürekli tavsiye ettiği" malumdur. Cihada katılma hususunda şiddetli arzu duyan bir sahabesine, "Git!.. (Cihada katılma) Yaşlı olan anne ve babana hizmet et!.."(2) emrini vermiştir. Buradaki inceliğin iyi kavranılması gerekir. Bu tesbitten sonra, anne ve babanın hukuku üzerinde kısaca duralım.
Kur'an-ı Kerim'de; "Biz insana anne ve babasını tavsiye ettik. Onun annesi, kendisini zaaf üstüne zaaf ile (karnında) taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl (sürmüştür). 'Bana, anne ve babana şükret. Dönüşün ancak banadır' (dedik) Bununla beraber onlar, bilmediğin bir şeyi, bana ortak koşman (müşrik olman) için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Ama onlarla dünyada iyi geçin. Bana dönenlerin (Müslümanların) yoluna uy. Nihayet dönüşünüz ancak banadır. O vakit (Hesap gününde) ben size ne yapıyordunuz haber veririm" (Lokman Suresi: 14-15 ) hükmü beyan buyurulmuştur. İmam-ı Kurtubi, "Anne ve babaya, maruf olan hususlarda itaat etmek vaciptir. Günah işlemek, şirk koşmak veya farzlardan birisini terk etmek hususunda herhangi bir emir verirlerse, itaat edilmez"(3) diyerek, önemli bir inceliğe işaret etmiştir. Hanefi fukahasının, "Bir mükellef üzerine; fakir oldukları müddetçe, gayri müslim bile olsalar, anne ve babasına nafaka vermesi vaciptir. Bu, Allahu Teala (cc)'nın, 'Onlarla dünyada ma'ruf bir şekilde geçin' emrine dayanır. Bu ayet-i kerime, müşrik olan anne ve baba hakkında nazil olmuştur. Kaldı ki; kendisi Allahu Teala (cc)'nın verdiği nimetler içerisinde rahatça yaşarken, anne ve babasını açlığa terketmesi ma'ruftan değildir"(4) hükmünde ittifak ettiği malumdur. İslam fıkhında itaat, ma'ruf ile sınırlıdır. Resul-i Ekrem (sav)'in, "Allahu Teala (cc)'ya isyan hususunda mahlukata itaat yoktur. İtaat ancak ma'ruftadır"(5) buyurduğu ve umumi olan hükmü beyan ettiği sabittir.
Bu genel izahtan sonra, mektubunuzdaki meseleye geçebiliriz. Önce iki nokta üzerinde duralım. Birincisi: Nafakalarını temin ettiğinizi dikkate alarak, kendinizi babanızın ve annenizin amiri zannetmişsiniz. Halbuki Allahu Teala (cc) onlara, 'üf' bile demeden hizmet etmenizi farz kılmıştır. İkincisi: Babanızın ve annenizin gıybet etmeleri haram bir cürümdür. Fakat size, aynı haramı işlemenizi emretmemişlerdir. Anne ve babaya nasihatin bir usulü vardır. İbn-i Abidin, "Bir kimse; anne ve babasının şer'an günah olan, örfte ayıp ve ar (utanma sebebi) olan bir fiili işlediklerini gördüğünde, onlara bir defa 'bu fena fiili bırakmalarını' emreder, kabul ederlerse ne ala!.. Hoş görmezlerse sükut edip, bir daha emretmez, fakat onlar için dua ve istiğfar eder"(6) diyerek, nasihat usulünü beyan etmiştir. Size tavsiyem şudur; önce derhal yemininizi bozunuz ve keffaret veriniz. Daha sonra babanızın ve annenizin gönlünü alınız ve onlara hizmet ediniz. Eğer anne ve baban; senden razı olur ve sana dua ederlerse, bu büyük bir nimettir.

(1) Mecmuatu't Tefasir- İst: 1979, Çağrı Yay., C: 5, Sh: 53 vd.
(2) Sahih-i Buhari- İst: 1401, C: 7, Sh: 69, K. Edeb: 3.
(3) İmam-ı Kurtubi- El Camii Li Ahkami'l Kur'an- Kahire: 1967, C: 14, Sh: 64.
(4) İmam-ı Merginani- El Hidaye Şerhu Bidayetü'l Mübtedi- Kahire: 1965, C: 2, Sh: 46; ayrıca Molla Hüsrev- Düreri'l Hükkam- İst: 1307, C: 1, Sh: 418.
(5) İbn-i Kesir-Tefsiru'l Kur'an'il Aziym- Beyrut: 1969, C: 1, Sh: 518.
(6) İbn-i Abidin- Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar- İst: 1983, C: 8, Sh: 311

Konular