''Ben de Allah'ı Yakarım'' diyen çocuk...

“BEN DE ALLAH'I YAKARIM” diyen çocuk..!


Sayın Ali ÇANKIRILI’nın Zafer yayınlarından çıkan “Çocuğun Manevi Eğitimi” isimli kitabını okurken zihnim beni Mardin’e götürdü.

Yıllar önce, kısa bir süre de olsa, Mardin ili, Midyat ilçesinin bir köyünde görev yaparken, aynı evi paylaştığımız beş öğretmenden birisi “Ateist” bir felsefe öğretmeniydi. Bireysel ilişkilerimizde hiç sorun yaşamadığımız arkadaşın “Allah” inancı hakkındaki söylemleri beni çok şaşırtmıştı.
Bir gece kapının önünde çay içerken, söz döndü dolaştı “Allah” inancına geldi. “Yakıp yakıp tekrar diriltecekmiş Allah! Bana çok zalimce geliyor!” deyince ben şok oldum. İnancı zayıf, yada inançsız birçok insanlar karşılaşmıştım üniversite yıllarında, ama böylesi bir cümleyi ilk defa duyuyordum.

Yıldızların, ay’ın ve güneşin mükemmel yaratılışından, kainattaki muhteşem dengeden bahsedecektim ki, ateist arkadaş sağ işaret parmağıyla gökyüzünü göstererek, “Diriltip tekrar yakan, yakıp tekrar dirilten bir Allah’ın bunları yaratmış olması benim için hiçbir şey ifade etmiyor!” demesin mi?

Tam anlamıyla donup kalmıştım.

Ali bey’in kitabını okurken, beni Mardin’e kadar götüren, küçük çocuk ile baba arasında geçen diyalog şöyle:

Çocuklarının da dindar olmasını isteyen bir baba oğluna, “Allah yalancıları ve namaz kılmayanları cehenneme atar” deyince, çocuk da babasına “Bende onu atarım!” demez mi?

Ne yapacağını şaşıran baba, oğluna cinler musallat oldu düşüncesiyle oğluna muska yaptırmış, okunmuş sular içirmiş, ama nafile. Çocuk geceleri bağırarak uykusundan uyanıyormuş. Eğitimci bir komşusunun tavsiyesiyle uzman bir pedagoga giden baba, haftalarca süren seanslardan sonra oğlunun zihninde ki “yakan Allah” korkusunu atlatmasını sağlayabilmiş.

Mardin’de ki arkadaşımın zihnindeki “yakan Allah” imajı nasıl oluştu bilmiyorum. Ama onunla birkaç ay aynı evi paylaştığımız süre boyunca sık sık tekrar ettiğim bir cümle vardı. “İyi ki inançlıyım! İyi ki ateist değilim!” Ateist olan ev arkadaşım geceleri bazen içki içer ve uyuşurdu. Kanepeyi uzandığı zaman sayıklardı hep. “Bu hayatın anlamı ne? Niye geldik ki biz dünyaya?” cümlelerini o tekrar ettikçe ben şükrederdim kainatın yaratıcısına.

Hayatın anlamını bulamamış bir ruhun ızdırabına ilk defa bu kadar yakından şahit oluyordum.

Sahi Allah çocukları yakar mıydı?

Buluğa ermemiş bir çocuğa cehennem kapıları kapalı olduğuna göre, onu cehennemle korkutmak ne kadar doğru?

Hangi çocuk, çocukları cehenneme atacak olan bir Allah’a severek bağlanır ki? Bir çocuk düşünün ki, küçük yaşlarda kaynar su veya kaynar süt ile elini veya ayağını yakmış olsun. Günlerce hatta haftalarca süren tedavi sonuçlanmış ve yaraları kapanmış olsa bile o acı bilinçaltından kolay kolay silinmeyecek. Aynı çocuğa din öğretmeye çalışan bir anne baba yada din görevlisi onu cehennem ile her korkuttuğunda yaşadığı “yanık” acısını tekrar tekrar hatırlayacak. Bu acının zamanla nefrete dönüşmesine de şaşmamak gerek.

Çocuklara kendi istediğimiz bir davranışı yaptırmaya çalışırken onları “çikolata” ile motive etmeye çalışırken, Allah’ın istediği bir davranışı kazanmalarını sağlamak için “cehennem ateşiyle” ikna etmeye çalışmak ne kadar mantıklı?

Allah’ın çocukları cehenneme atmayacağından eminim.

Ancak cehennemle tehdit ederek, onları dinden uzaklaştıranları nasıl cezalandırır bilmiyorum?

Cenneti olan Allah’ı anlatmanın önemini kavrayabilmemiz temennisiyle...

Sait ÇAMLICA
Eğitimci – Yazar

Konular