Gençliğin Problemleri ve Alınabilecek Bazı Tedbirler -1-

[size=18px][color=blue]Gençliğin Problemleri ve Alınabilecek Bazı Tedbirler -1-

Bugünlerde, Orta Dereceli Okullar yani İlköğretim Okulları ile Lise ve Dengi Okullar, takrîbî olarak haziran sonunda da üniversiteler tatile girecektir. Boşta kalacak olan çocukları ve gençleri bekleyen birtakım tehlikeler vardır. Onun için, bugünden itibâren birkaç makalemizde bu konu üzerinde durmak istiyoruz. Yani bugünkü ve bundan sonraki 5 makalemizdeki konumuz, cemiyetin temel taşı olan âilenin meyvesi ve istikbâlimizin temînâtı, âtîdeki ümîdimiz olan gençlerimiz, yavrularımız, çocuklarımız, torunlarımızla, yani körpe dimağlarla alâkalı olacaktır.
Çocuklara ve gençlere ne kadar hizmet versek azdır. Zira azîz vatanımız, asîl milletimiz ve devletimiz sağlam bir şekilde onların omuzlarında yükselecektir.
Konumuza, önce “genç”i tarifle başlayalım; sonra da, 2 şiir, 3 hadîs-i şerîf ve bir büyük âlimin sözünü nakille devâm edelim.
Bir insana, 30 yaşına kadar “genç”, 50 yaşına kadar “yetişkin”, 70 yaşına kadar “ihtiyâr”, 70’den sonra ise “pîr-i fânî” denilmektedir. Demek ki dünyâ hayâtı, böyle 4 basamak hâlinde ele alınıyor.
İnsanın bütün hayâtı da zâten 4 safhalı: 1- “Anne karnındaki hayâtı”, 2- “Dünyâ hayâtı”, 3- “Kabir hayâtı”, 4- “Âhİret hayâtı”.

Bir şiirde gençliğin ehemmiyeti şöyle ifâde edilmektedir:

“İki şey vardır ki, bunların hasreti,
Kimler olursa olsun, yakar herkesi.
Göz kan ağlasa, haklarını ödeyemez,
Birisi gençlik, biri de, dîn kardeşi!”


Ama diğer bir şiirde de gençliğin çabuk geçtiği şu şekilde belirtilmiştir:


“Geçti gençlik, tatlı bir rüyâ gibi, ey çeşmim zâr! (Ey gözüm ağla)
Beni mecnûn etti girye (gözyaşı), meskenim olsun mezâr!”


Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz: Ölmeden önce hayâtın, hastalıktan önce sıhhatin, dünyâda iken âhireti kazanmanın, ihtiyârlıktan önce gençliğin, fakîrlikten önce zenginliğin kıymetini biliniz.” [Hâkim]

“Allah katında en sevgili olanlar, tövbe eden gençlerdir.” [Riyâdu’n-Nâsıhîn]

“Tövbe eden bir gencin cenâzesi bir kabristâna getirilince, Allahü teâlâ: “Ey Melekler, bu kabristândan azâbı kaldırın. Buraya tövbe eden bir genç getirildi. Onun olduğu yerdekilere azâp etmeye hayâ ederim” buyurur ve bütün kabristândakilerden kırk gün azâp kalkar.” [Riyâdu’n-Nâsıhîn]

Büyük İslâm âlim ve velîlerinden olan İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi aleyh) “gençliğin kıymetini bilmelidir” buyuruyor.
İfâdeleri şöyledir:
“Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, şehvetlerin oynadığı, insan ve cin şeytânlarının saldırdığı bir zamandır. Böyle bir çağda yapılan az bir ibâdete, pek çok sevâp verilir. İhtiyârlıkta dünyâ zevkleri azalıp güç-kuvvet gidip, arzûlara kavuşmak imkânı ve ümitleri kalmadığı zamanda, pişmânlıktan, âh etmekten başka bir şey olmaz. Çok kimselere bu pişmânlık zamânı da nasip olmaz. Bu pişmânlık da tövbe demektir ve yine büyük nimettir.

Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Mert olan bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz. İhtiyârlık, herkese nasip olmaz. Nasip olsa da râhat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz. Bugün, güç kuvvet yerinde iken, hangi özürle, hangi sebeple, bugünün işi yarına bırakılabilir?

Sevgili Peygamberimiz, “Yarın yaparım diyen helâk oldu, ziyân etti” buyurdu. Gençlik zamanında insanı, üç dîn düşmânı olan nefis, şeytân ve kötü insanlar aldatmaya uğraşırlar. Bunlar karşısında, az bir ibâdet pek kıymetli olur. İhtiyârlıkta yapılan, bundan kat kat fazla ibâdetlerin bu kadar kıymeti olmaz.

Gençlikte, nefsin arzuları, insanı kapladığı gibi, ilim öğrenilecek, ibâdet yapılacak en kârlı zaman da gençliktir. Gençlikte, şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda dînin bir emrini yerine getirmek, ihtiyârlıkta yapılan aynı ibâdetten çok üstün ve kıymetli olur. Hele başka mâniler de araya girerse, bunları dinlemeyip yapılan ibâdetin sevâbı o kadar çoktur ki, ancak Allahü teâlâ bilir.
Çünkü, mâniler karşısında ibâdet yapma güçlüğü, sıkıntısı, o ibâdetlerin, şânını, şerefini göklere çıkarır. Mâni (engel) olmayarak, kolay yapılan ibâdetler, aşağıda kalır.

Bunun içindir ki, insanların yüksekleri, meleklerin yükseklerinden daha üstün olmuştur. Çünkü insan, mâniler (engeller) arasında ibâdet ediyor. Melekler ise, mâni olmadan emre itâat ediyorlar.
Harp zamanında askerin kıymeti artar ve muhârebede ufak bir hizmetleri, sulh zamanındaki büyük gayretlerinden daha kıymetli olur.

Gençlik arzuları, Allahü teâlânın düşmânı olan nefsin ve şeytânın sevdiği şeylerdir. Dîne uygun şeyler ise, Allahü teâlânın sevdiği şeylerdir. Allahü teâlânın düşmânlarını sevindirip, bütün nimetleri veren, hakîkî sâhibi gazaba getirmek, akıllı insanların yapacağı şey değildir.”

İslâm âlimleri, insanların yaratılış gâyesi hakkında buyuruyorlar ki:

“İnsanlar ve cinnîler, mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’de de (Zâriyât, 56) belirtildiği üzere, Allahü teâlâya ibâdet, kulluk etmek için yaratılmışlardır. Sonsuz saâdete kavuşmak için, yaratılış gâyesine dikkat etmelidir. Bu dünyânın nimetleri geçicidir. Dünyâ ebedî kalınacak bir yer değildir, âhirete gitmek için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı olan kimse, bu fânî dünyâya düşkün olmaz, kulluk vazîfesini hakkıyla yapar.”

[url]www.amentu.com[/url][/color][/size]

Konular