ALIYORLAR, GÖTÜRÜYORLAR

[color=blue]ALIYORLAR, GÖTÜRÜYORLAR

Ünlü kadın yazar, son kitabını yazmak için İstanbul’u terk etmişti.
Hep öyle yapardı.
Yeni bir kitap yazacağı zaman kendi dünyasına çekilirdi. Gittiği yeri, annesi, ablası ve iki hizmetçisinden başka kimse bilmezdi.
Ara ara İstanbul’a geliyordu ama kitaplarını hep “deplasmanda” yazıyordu.
Bütün kitapları, dokümanları, bilgi ve belgeleri de bu gizli sığınağındaydı.
Son kitabının sonlarına yaklaştığı bir gün, şiddetle annesini özlediğini hissetti. Hemen arabasına atlayıp İstanbul’a, evine geldi.
Annesi çok iyi görünüyordu; kapıda karşıladı onu.
***
“Nasıl sevindi anlatamam; sarıldım, öptüm. Sonra beraber yemek yedik. Her yaz onu da yanımda götürüyordum aslında ama bu yaz biraz rahatsızlığı vardı, götürmedim. Fırını bozulmuş bu arada...”
***
Kadın yazar annesi için yeni bir fırın aldıktan sonra tekrar sığınağına doğru yola çıktı. Annesinin, abla-kardeş olan iki bakıcısından erkek olana telefon etti:
- Fırını aldım, parasını ödedim, onlar akşamüzeri getirebilirlermiş, sen şimdi gidip Beşiktaş’tan al” dedi.
...
İstanbul’u henüz terk etmişti ki erkek bakıcı aradı:
- Hanımefendi neredesiniz?
- Yoldayım, gidiyorum. Ne oldu, gitmedin mi fırını almaya?
- Fırını siz getirin.
***
“Kitabı düşünürken gergin oluyorum. Bir anlık öfkeydi belki, hizmetçiye patladım; ‘Laf anlamıyor musun sen?! Ödedim ben parasını; git al şunu dedim sana... Zaten kalp çarpıntım var, niye sinirlendiriyorsun beni? Defol git, kovdum seni’ diye bağırdım.”
***
Kadın yazar, telefonda hizmetçiyi kovmuştu kovmasına da... “Fırını ben aldırırım” demişti firmaya, şimdi ne olacaktı?
Ani bir kararla hemen geri döndü! Beşiktaş’tan fırını alıp eve bırakacak, öğleden sonra tekrar yola çıkacaktı.
***
“Eve girdiğimde annem ölmüştü! Yarabbim, nasıl pişman oluyorsun; Allah’ın belası fırın! O olmasa annem kollarımda ölecek. Annem henüz sıcaktı. Ellerini öptüm, sevdim ve haber vermedim kimseye. Çünkü haber verdiğiniz anda gelip alıyorlar, gidiyor sizin olan şey...”
***
Hizmetçi kadın, annesinin bir takvimden koparıp son günlerinde sürekli okuduğu şiiri uzattı yazara...
Kadın yazar, annesinden bir parça bulmuş gibi hüzünle, arada bir annesinin yerde boylu boyuna uzanmış cesedine bakarak okudu şiiri:
Yeni ilaç bulduk diyor tabipler,
Lokman gibi deva bilse ne fayda?
Son nefeste söylemezse bu diller,
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda?

Milyonun olsa da rızkını yersin,
Ecel şerbetini bir gün içersin,
Yalın ayak, başın açık gidersin,
Dünya dolu malın olsa ne fayda?[/color]

[size=18px][color=red]Arkadaşlar!
Öyküleri kopyalayıp internet sitelerinde kullanıyorsunuz, bari aldığınız gazetenin adını yazın! Kendinizinmiş gibi teşekkürleri kabul etmek güzel de, ayıp oluyor![/color][/size]

[color=blue]SAHİPSİZ ÖYKÜLER
Türkiye GazetesiSadık Söztutan [/color]

Konular