Zilhicce ayı ve 10 gece nedir!
[b]
10 Gece nedir? [/b]
Zülhicce'nin ilk yarısındaki günler, yüce Allah katında değerli günler arasındadır Hatta[b] "Cuma haftanın; Zülhicce'nin ilk onu ise yılın mübarek günleridir" [/b]denilmiştir. Buna göre Zülhicce'nin ilk onuna tesadüf eden Cuma, her iki fazileti de toplayacağı için yılın en mübarek günlerinden biri sayılmıştır.
Hz. Peygamber ve ashâb-ı kiram pek çok fazîletin bir arada toplandığı Zülhicce'nin ilk yarısını zikr, tesbîhât, ibâdet ve tefekkür ile geçirirler, yoksullara yardım ederlerdi. Dolayısıyle onları örnek alarak müslümanların o günlerde ibadetlerine dikkat etmeleri, dualarını artırmaları, hayır ve hasenâtı daha çok yapmaları, kendilerini nefs muhâsebesine tabi tutarak hatalarına tevbe etmeleri uygun olur.
Geçtiğimiz zaman zarfında Recep, Şaban, Ramazan, Regaib, Miraç, Berat, Kadir fırsatlarını yaşadık. Şayet iyi değerlendiremedik diyorsanız üzülmeyin Rabbimiz yeni bir fırsat daha lutfediyor: Zilhicce ayının ilk 10 günü. Fecr Sûresi'nde,[b] "On geceye yemin olsun ki..." [/b](Fecr, 89/2) diye yemin edilen bu mübarek zaman dilimi hepimiz için yepyeni bir manevi fırsat dönemi.
[b]"Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihya etmek de Kadir gecesini ihya etmeye bedeldir."[/b] (Tirmizi, Savm, 52; İbn Mace, Sıyam, 39)
[b]"Zilhiccenin ilk on gecesinde yapılan amel için, 700 misli sevap verilir." "Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutana, her günü için bir yıllık oruç sevabı verilir."[/b] (Tirmizi, Savm, 52)
[b]
"Allah indinde zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!"[/b] (Abd b. Humeyd, Müsned, 1/257)
Tesbih, Sübhanallah; Tahmid, Elhamdülillah; Tehlil, Lâ ilâhe illallah; Tekbir ise Allahu ekber demektir
[b]Zilhicce ayı [/b]
Ayların on ikincisi ve savaşmanın haram kılındığı haram ayların (eşhürü'l-hurum: Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, Receb) ikincisidir.
İçinde Kurban bayramının da bulunduğu Zülhicce ayı, mübarek ayların en mühimleri arasında yer almaktadır. Ashabtan ibnu Abbas (ra), Peygamber'den (sas) bu ayla ilgili şu hadisi nakletmektedir: Peygamber (sas); [b]"Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan ibadetler diğer aylarda yapılan iyi amellerden, Allah nezdinde daha makbuldür"[/b] buyurmuştur.
Zilhicce'nin sekizinci gününe[b] "terviye günü"[/b] dokuzuncusuna [b]"Arefe günü";[/b] Kurban bayramı gününe (onuncu güne) [b]"nahr günü", [/b]ondan sonraki üç güne de "teşrik günleri" denilmiştir.[b] "Arefe günü"[/b] burada, Kurban bayramından bir önceki gün anlamında değil, Arafat'ta vakfe gününü simgeleyen şer'î bir isimdir.
[b]RABBIM hakkı ile geçiren muminlerden eylesin cümlemizi[/b]...[/size][/color]
Zilhicce ayı ve 10 gece nedir!
[size=16px][b]Kurban Yerine Sadaka!..[/b][/size]
[color=purple]
[b]Soru: Efendim, Kurban bayramından önce bazıları, kurban kesme yerine sadaka verilse şeklinde tekliflerde bulundular. Dinimize göre, bir ibadetin yerine başka bir hayırlı işin ya da ibadetin konulması söz konusu mudur? [/b]
[b]Cevap: [/b]Belli maksatlarla ortaya atılan, bir demogojiden öte kıymet ifade etmeyen ve halkın zihninde dinin emirlerine karşı şüpheler bırakmaya matuf olarak seslendirilen bu tür sözlere değinmeyi hiç istemiyorum. Aslı herkesçe malum olmasına rağmen kasdî olarak tekrar tekrar söz konusu edilen meselelerde bir yönüyle tartışmalara dahil olmanın fayda değil zarar getireceğini düşünüyorum. Çünkü, dinimizde kurbanın yeri bellidir ve zannediyorum, işin uzmanları başta olmak üzere halkımız onun kıymetini çok iyi bilmektedir.
Son günlerde çokça duyup dinlediğiniz gibi kurban, lügatlere göre yaklaşmak manasına gelmekte ve Allah yolunda malın, canın, her şeyin feda edilebileceğini, Allah'a teslimiyeti ve O'na karşı şükür hisleriyle dolu olmayı ifade etmektedir.
[b]Kurban kesmek, Kitap, Sünnet ve icmâ-ı ümmet ile sabittir[/b].
Kur'ân-ı Kerîm'in, [b]"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes"[/b] (Kevser, 108/2) mealindeki ayetle, bildiğimiz kurbanı işaret ettiği hususunda İslam ulemasının çoğunluğu aynı görüştedir.
[b]Peygamber Efendimiz[/b] sallallahu aleyhi ve sellem de, İbn Mâce'de ve Müsned'de geçen bir hadis-i şerifte [b]"İmkânı olup da kurban kesmeyen bizim namazgâhımıza yaklaşmasın"[/b] buyurmuştur. Bu ve benzeri nasslardan hareket eden Hanefi fukahâsı kurban kesmenin vâcip olduğu kanaatine varmışlardır.
[size=16px][b]İbadetlerde İllet ve Hikmet [/b][/size]
Bugün de kurbana aynı mantıkla bakıldığı söylenebilir. Oysa, Allah'a yaklaşmak için bir yol olan kurban, özellikleri tesbit edilmiş bir hayvanı belli bir vakitte, ibâdet maksadıyla ve usûlüne uygun olarak kesmek demektir. Onun formatı Allah tarafından ortaya konmuştur ve insanların o ibadet yerine başka bir ibadeti ikame etmeye ya da onun şeklini değiştirmeye hakları yoktur.
Sadece kurban değil, bütün ibadetler, fıkhî deyimiyle, taabbudî alana girer ve vahye göre şekillenmiştir. Hanefi fûkahası, taabbudî olan ve illetlerinin akılla kavranması mümkün olmayan hususlarda kıyas bile yapılamayacağına kâildirler. Evet, ibadetler[b] taabbudî[/b]dir;
[b]yani[/b], onları Allah emrettiği için, O'nun istediği zamanda, O'nun gösterdiği şekilde ve O'nun rızasını kazanmak niyetiyle yaparsak ya da sırf Allah yasakladığı için bazı şeylerden sakınırsak, işte o zaman o amelimiz ibadet hükmüne geçer..
[b]Kur'an nasıl getirmiş[/b], Peygamberimiz nasıl göstermişse aynen öyle koruyup uyguladığımız, onlarda değişikliklere, artırma ve eksiltmelere girmediğimiz, [b]Peygamberimiz[/b] tarafından öğretilen şekline dokunmadığımız sürece ibadetlerimiz ibadet olarak kalır.
[b]Tabii ki,[/b] bu ilahî emir ve yasakların pek çok hikmetleri ve menfaatleri de vardır. Fakat, sadece bu hikmet ve menfaatler gözetilerek yapılan, kulluk düşüncesiyle ve Allah'ın rızasını kazanma niyetiyle yapılmayan şeyler ibadet sayılmazlar ve insana sevap da kazandırmazlar.
Çünkü, o ibadetlerin teşrîi doğrudan vahye dayalıdır ve o bilinen hikmetler, bilinmeyenlere göre çok azdır. Namaz, oruç ve zekât gibi ibadetlerin emredilmesinde, içki ve kumar gibi kötülüklerin de nehyedilmesinde[b] illet [/b]başkadır, [b]hikmetler [/b]başkadır. Bunların yapılıp yapılmamasındaki asıl [b]"illet" [/b]Allah'ın emretmesi veya nehyetmesidir.
[b]Evet,[/b] ibadetlerde önemli olan [b]Cenâb-ı Hakk'ın va'z ettiği formüllere uygun hareket etmektir.[/b] Yani, format Allah tarafından ortaya konmuş ise o bir kıymet ifade eder. Yoksa, bir ibadetin şekil olarak, kendi mantığınıza göre daha mükemmelini, daha ağırını ve daha müşkilini ortaya koysanız da onun bir değeri yoktur.
[b]Aslında, yaptığımız ibadetler bizim almak istediğimiz şeylerin karşılığı olamaz; kulluk adına ortaya koyduğumuz niyet, gayret ve ameller talip olduğumuz Allah rızasına, Cennet ve cemalullah gibi nimetlere bedel sayılamaz. Beklediğimiz netice karşısında ortaya sürdüğümüz bedel çok küçük ve yetersiz kalır. Fakat, beklentilerimizi bize lûtfedecek Allah'tır. Sahip olmak istediğimiz emtia, o mutluluk, o saray, o köşk, o villa..., her ne ise, onu satın alabilmemiz için vermek zorunda olduğumuz nakdi yaratan, o parayı basan da Allah'tır. Yani, darphane de ona aittir.[/b]
. [/color]
11.12.2007 - zhümeyra