"Peygamberimiz" Gençlik yılları

[color=green]Sayfa: 1/2




Her bakımdan insanların en üstünü olan Muhammed aleyhisselam, daha gençliğinde Mekke halkı arasında, diğerlerinden farklı olarak, çok sevilmiştir. Güzel ahlakı, insanlara görülmemiş bir şekilde iyi davranması, sakinliği, yumuşaklığı ve diğer üstün halleri, insanlar arasında fevkalade farklılığı ile herkes Ona hayran olmuştur. Mekke halkı, Onda gördükleri şaşılacak derecedeki doğru sözlülük ve güvenilirlikten dolayı da Ona El-Emin (her zaman kendisine güvenilen) dediler ve gençliğinde bu isimle meşhur oldu.

Peygamberimizin gençliği sırasında, Araplar koyu bir cahiliyet devri yaşamakta olup, aralarında puta tapmak, içki, kumar, zina, faiz ve daha birçok çirkin iş yaygınlaşmıştı. Muhammed aleyhisselam onların bu bozuk hallerinden son derece nefret eder, her kötülüklerinden daima uzak dururdu. Bütün Mekke halkı Onun bu hâlini bilirler ve hayret ederlerdi. Daha çocukluğunda Onunla birlikte Kâbe’yi tavaf eden dedesi Abdülmuttalib ve amcası Ebu Talib, Onun putlardan nefret ettiğini iyi bildikleri için tavaf sırasında Onu Kâbe’nin çevresindeki putlara yaklaştırmazlar ve bozuk işlerin yapıldığı mahallerden uzak tutarlardı. Nitekim amcası Ebu Talib ile ticaret için Şam’a gitmek üzere yola çıkıp Busra denilen yerde konakladıklarında, kendisinde peygamberlik alametleri görerek Lat ve Uzza putları adına yemin verip, bazı şeyler soran rahip Bahira’ya; “Bana Lat ve Uzza adına yemin vererek bir şey sorma! Vallahi, ben, o putlardan duyduğum nefreti hiçbir şeyden duymam” demiştir. Putlardan şiddetle nefret ettiği için asla yanlarına yaklaşmazdı.

Çocukluğunda ve gençliğinde kendine ait koyunları güder geçimini böyle sağlardı. Bir taraftan da çok bozulmuş olan cemiyetten bu münasebetle uzak dururdu. Bir defasında Eshab-ı kirama; “Koyun gütmeyen hiçbir peygamber yoktur” buyurmuştur. “Ya Resulallah, sen de güttün mü?” denince; “Evet ben de güttüm” buyurdu.

Muhammed aleyhisselam yirmi yaşlarında bulunduğu sıralarda Mekke’de asayiş tamamen bozularak zulüm son derece yaygınlaşıp mal, can ve namus emniyeti kalmamıştı. Mekke’nin yerli halkından fakir olanların yanında ticaret için ve Kâbe’yi ziyaret maksadıyla gelen yabancılar da haksızlığa ve zulme uğruyorlar, haklarını almak için müracaat edecek bir merci bulamıyorlardı. Bu sırada ticaret maksadıyla Mekke’ye gelen Yemenli bir tüccarın malları, As bin Vail adında bir Mekkeli tarafından zorla elinden alınıp gasp edilmişti. Bu hadise üzerine Yemenli, Ebu Kubeys Dağına çıkıp feryat ederek hakkının alınması için kabilelerden yardım istedi. Artık zulmün had safhaya ulaştığını dile getiren bu tip hadiseler üzerine Haşim ve Zühre oğulları ve diğer kabilelerin ileri gelenleri Abdullah bin Cedan’ın evinde toplandılar. Yerli yabancı hiç kimseye zulüm ve haksızlık yapılmamasına, zulme mani olmaya ve haksızlığa uğrayanların haklarını almaya karar verdiler. Bu maksatla bir de adalet cemiyeti kurdular. Muhammed aleyhisselamın genç yaşta katıldığı ve kuruluşunda çok tesirli olduğu bu cemiyete, daha önceden Fadl adındaki iki kişi ile Fudayl adında biri tarafından kurulup zamanla unutulan böyle bir cemiyeti de hatırlatmak bakımından, Fadılların yemini manasında Hilf-ul Fudul Cemiyeti denildi. Bu cemiyet, zulmü önleyip Mekke’de bozulan asayişi yeniden kurdu. Tesiri uzun müddet devam etti.

Muhammed aleyhisselam kendisine peygamberlik verildikten sonra bu olayı Eshab-ı kirama anlatıp: “Abdullah bin Cedan’ın evinde yapılan yeminleşmede ben de bulundum. Bence o yeminleşme kırmızı tüylü develere (servete) sahip olmaktan daha sevimlidir. Şimdi de böyle bir meclise çağrılsam icabet ederim” buyurdu.



Sayfa: 2/2

Mekkeliler öteden beri ticaretle uğraşarak geçimlerini sağlarlardı. Muhammed aleyhisselamın amcası Ebu Talib de ticaretle uğraşıyordu. Muhammed aleyhisselam yirmi beş yaşında bulunduğu sıralarda Mekke’de geçim sıkıntısının iyice artması üzerine Mekkeliler Şam’a gitmek üzere büyük bir ticaret kervanı hazırlamıştı. Ebu Talib yeğeni Muhammed aleyhisselama bu kervana katılmasını tavsiye etti. Amcası Ebu Talibin bu tavsiyesi üzerine Mekke’de üstün ahlakı ve meziyetleriyle tanınan ve Tahire (çok temiz) lakabıyla anılan Hz. Haticenin mallarını götürüp satmak üzere bu ticaret kafilesine katıldı. Bu işe büyük bir memnuniyet gösteren Hz. Hatice kölesi Meysere’yi de Onun yanına yardımcı olarak vermişti. Bu sefer sırasında bir bulut devamlı üzerinde dolaşarak Muhammed aleyhisselamı gölgeledi. Kuş şekline giren iki melek sefer bitinceye kadar Onunla birlikte hareket etti. Yolda yürüyemeyecek derecede yorulup kervandan geri kalan iki deve, Muhammed aleyhisselamın ayaklarını mübarek eliyle sığamasından sonra, birden süratlenerek yola devam ettiler. Üç ay süren bu sefer boyunca Muhammed aleyhisselamın daha nice harikulade hallerine şahit olan kervandakiler, Onu son derece sevip şanının çok yüce olacağını anlamışlardı. Busra denilen yere vardıklarında, daha önce amcası Ebu Talible ticaret için geldiklerinde konakladıkları manastırın yakınında bir yerde bu seferde de konakladılar.

Gördüğü birçok alametten Onun son peygamber olacağını anlayıp söyleyen rahip Bahira ölmüş, Onun yerine Nastura adında başka bir rahip geçmişti. Manastırın yakınına gelip konan Kureyş kervanını seyreden rahip Nastura manastırın yakınında bulunan kuru ağacın altına birinin oturmasıyla birlikte yeşermesini görerek koşup geldi. Bir elinde bulunan sahifede yazılı olanlara, bir de Muhammed aleyhisselamın yüzüne bakıyor, baktıkça da hayrete düşüyordu. Nastura bildiği, duyduğu ve okuduğu alametleri aynen görüp, Muhammed aleyhisselamı göstererek; “İsa aleyhisselama İncil’i indiren Allah hakkı için bu zat son peygamber olacaktır. Ne olaydı ben Onun peygamber gönderilerek emrolunduğu zamana ulaşsaydım!” dedi. Muhammed aleyhisselam Busra pazarında Hatice Hatunun mallarını satarken de Onunla pazarlık yapan bir Yahudi inanmadığı için; “Lat ve Uzza’ya (iki put ismi) yemin et ki inanayım” deyince Muhammed aleyhisselamın; “Ben o putlar adına asla yemin etmem! Onların yanından geçerken yüzümü başka tarafa çevirerek geçerim” demişti. Ondaki diğer alametleri de gören Yahudi; “Söz senin sözündür. Vallahi bu zat peygamber olacak bir kimsedir ki, âlimlerimiz kitaplarda bunun vasfını bulmuşlardır” diyerek hayranlığını açıklamıştı.

Kureyş kervanı ticaretini tamamlayıp Mekke’ye dönünce, kervanda bulunan Hatice Hatunun kölesi Meysere, Muhammed aleyhisselam hakkında işittiklerini ve gördüklerini Hatice Hatuna bir bir anlattı. Hatice Hatun mallarını satmak üzere teslim ettiği Muhammed aleyhisselamın iyi kâr getirdiğini görerek çok memnun olmuştu. Fakat o bundan ziyade kervanı karşıladığı sırada Muhammed aleyhisselamı gölgeleyen iki meleği görmesi ve sefer sırasında vuku bulan harikulade hallerin, kölesi Meysere tarafından teker teker anlatılması üzerine hemen amcasının oğlu Varaka bin Nevfele gitti.

Varaka bin Nevfel putlara tapmayan, okumuş ve çok bilgili, yaşlı bir Hıristiyandı. Daha önceden rüyasında; gökten ayın inerek koynuna girip, koltuğundan çıktığını ve bütün âlemi aydınlattığını anlatan Hatice Hatuna Varaka bin Nevfel; “Ahir zaman peygamberi vücuda gelmiştir. Sen Onun hanımı olursun. Senin zamanında Ona vahiy gelir. Onun dini bütün âlemi doldurur. Sen Ona en önce iman eden olursun. O peygamber Kureyş kabilesinin Haşimoğulları kolundan olacak...” demişti.

Hatice Hatun bu defa kölesi Meyserenin anlattıklarını Varaka bin Nevfele söyleyince, hayrete düşüp; “Bu söylediklerinden anlaşılıyor ki, şüphesiz Muhammed bu ümmetin peygamberi olacak. Ben zaten bu ümmetten bir peygamberin çıkacağını biliyor ve Onu bekliyordum. Bu zaman Onun tam zamanıdır” dedi. Böylece Hz. Hatice’nin sevgisi ve itimadı daha da arttı.
Muhammed aleyhisselam 12 yaşındayken amcası Ebu Talib ile ticaret için Busra’ya kadar, 17 yaşındayken amcası Zübeyr ile Yemen’e ve 25 yaşındayken Hz. Hatice’nin mallarını satmak üzere Şam’a olmak üzere üç defa seyahate çıktı. Bunların dışında hiçbir yere seyahat yapmadı.





Copyright © Huzura Dogru Dini Kitablar [/color]

2 yorum

"Peygamberimiz" Gençlik yılları

ALLAH celle cealluhu razı olsun..

26.12.2007 - zhümeyra

"Peygamberimiz" Gençlik yılları

Allah razı olsun...

26.12.2007 - keceemre

Konular