Mutluluk

[color=blue]Mutluluk



Mutluluğun tarifini yapmaya çalışan öğrencilerimi izliyorum. Dersin başında onlardan en mutlu oldukları anı ifade etmelerini istemiştim .
Sınıfımın çalışkan kızlarından Yeliz

- Öğretmenim ben mutlu olduğum anı resim çizerek ifade edebilir miyim? diye sordu.

-Tabii ki Yeliz dedim. Ardından Rukiye, Gülşah hepsi mutluluklarını resim ile ifade edeceklerini söylediler. Hepsini kabul ettim.

- Arka sıradan Mehmet parmağını kaldırdı.

- Söyle Mehmet.

- Öğretmenim Yeliz arkadaşım resim ile mutluluğunu anlatacaksa. Ben de şiir yazarak ifade etmek istiyorum

- Tamam yavrum, sen de şiir yazabilirsin.

Sınıfımda bir çok farklı yüz olduğu gibi farklı farklı öğrenme biçimine sahip öğrencilerimde bulunuyordu. Kimi, resim yaparak , kimi dinleyerek, kimi bizzat yazarak daha iyi öğrenebilirdi.

- Bu farklı teklifler karşısında bende istediğiniz gibi ifade özgürlüğüne sahipsiniz diyerek öğrencilerimi serbest bıraktım. Gerçekten hiç bir şey mutlu bir çocuğun gözlerinden parıltı kadar değerli ve güzel değildir. Bu parıltı beni müthiş mutlu eder.

Öğrencilerimin çalışmasını izlerken arka sıralarda oturan Ayşe’nin gözlerinden süzülen gözyaşlarıyla şaşkına döndüm. Hemen yerimden kalkarak yanına gittim.

- Ayşe ne oldu. Niçin ağlıyorsun?

- Ayşe?

- Yok bir şey öğretmenim.

Onun bu hali beni müthiş etkilemişti. Niçin ağladığını da bana söylemek istemiyordu.

- Haydi gel bakalım seninle biraz konuşalım. Ayşe’yi sınıftan çıkardım. Müdür Beyin odasında kimseler yoktu. Oraya gittik.

- Söyle bakalım Ayşe seni böyle ağlatan nedir? Merak ediyorum.

Ayşe hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı.
- Hadi Ayşe bak beni de üzüyorsun. Derdini söyle ki bende sana yardımcı olmaya çalışayım.

-Öğretmenim siz bana yardımcı olamazsınız ki !

- Nerden biliyorsun. Sen söyle bakalım derdini söylemeyen derman bulamaz. Önce gözyaşlarını sil. Göz pınarların yeterince çalıştı.

Ayşe:
- Öğretmenim. Benim Ahmet Amcam ve Ayşe Halam var. İkisi de küçükken bir kemik rahatsızlığı geçirmişler. Bu yüzden hiç ayağa kalkamıyorlar. Ben 15 tatilde onlara gittim. Beraberce spor yaptık.

Onların parmaklarını çalıştırdım. İkisi de ellerini yumruk yapamıyorlardı. Şimdi yapıyorlar. Öğretmenim bu halde olmalarına rağmen beni o kadar çok seviyorlar ki. Ve benim yanımda hep mutlu gibi davranıyorlar.

Öğretmenim birbirlerine kızdıkları zaman çoraplarını çıkarıyorlar birbirlerine atıyorlar. Ben onlara çok üzülüyorum öğretmenim.

Ve göz yaşları yeniden boşandı...
Birkaç dakika sessiz kaldım. Hıçkırıklarının azalmasıyla.
- İnsanlar mutlu olmak için hep hayattaki arzularının gerçekleşmesini beklerler. Aslında sağlığın mutluluk için yeterli olduğunu düşünmezler. Amcan ve halan ise harika insanlar olmalı.

Bir hastalıktan muzdarip olmalarına rağmen tüm yaşadıklarını kabullenerek mutlu olmayı başarıyorlar. Onlar hepimize örnek olmalı Ayşe. Ama sen ağlayarak hem kendini hem de onları mutsuz ediyorsun dedim.

- Nasıl yani diye sordu.

- Amcan ve halan senin ağladığını bilselerdi üzülmezler miydi?

Ayşe:
- Üzülürlerdi öğretmenim.

- Hadi bakalım artık o mükemmel insanları üzme. Sil gözyaşlarını.

- Tamam öğretmenim.

- Hadi lavaboya git elini, yüzünü yıka.

Gitti elini ve yüzünü yıkadı. Sınıfa beraber girdik. Ayşe yerine oturdu. Yazısını yazmaya başladı. Çok merak ediyordum. Acaba gözyaşlarıyla ıslattığı kağıdına neler yazacaktı.

Yazısını bitirdi. Yerinden kalktı. Yazısında amcasının ve halasının yürüdüğü günü hayatında yaşayabileceği en mutlu gün olarak yazmıştı.




Copyright © Huzura Dogru Dini Kitablar [/color]

Konular