Hiperaktif Mehmet

[color=blue]Hiperaktif Mehmet





En ön sırada otururdu. Sarı saçları masmavi gözleri ve gülen yüzüyle Mehmet. Bu mükemmel çocuğu bir sene okuttum. Diğer çocuklara pek benzemezdi. Hiperaktif bir çocuktu. Hiçbir zaman yerinde otururken göremedim onu.

Çok kez söylediklerimi dinlemez, anlattıklarım ilgisini çekmezdi. Her gün onun keşfetmesi gereken daha ilgi çekici şeyleri vardı. Bir gün çok sayıda maket oyuncak araba parçasını getirir, onları birleştirerek arabalar yapar. Diğer gün eline aldığı bir flüt ile çıkarabileceği bütün farklı sesleri çıkarmaya çalışırdı.

Her gün onunla aynı sınıfta bulunmak yorucu ama bir o kadar da muhteşem bir duyguydu. Evet yaramazdı ama masumdu. Büyük kocaman bir altın kalbe sahipti. Yaptığı tüm yaramazlıklarda hiç bir zaman kötülüğü düşünmezdi.

Eğer panodaki resimleri yırtmışsa, emin olun oraya koyacak daha güzel resimler bulduğunu iddia edecekti. Ya da topla oynarken camı kırdıysa, bu onun için önemli bir başarıydı. Topu o küçük cama denk getirebilmek için mutlaka defalarca denemişti.

Hiçbir zaman onu ikna etmek için sarf ettiğim sözler başarılı olamamıştı. O her söylediğim doğruyu kabul eder ama hiçbir zaman riayet etmezdi. Sınıfın dışında kalanlar için o yaramaz ve tehlikeli bir çocuktu. Elinde olmadan yaptıkları yüzünden acımasızca eleştirilirdi.

Mayıs ayının gelmesiyle havalar ısınmıştı. Çocuklarımda müthiş bir hareketlilik söz konusu olmuştu. Tabii ki her yıl baharda geleneksel olan sınıflar arası futbol turnuvaları da öğrencilerin en çok konuştukları konular arasında başta geliyordu. Günlerden salı idi. Saat 13:00-14:00 halı sahada 4-A sınıfı ile maçımız vardı.Öğrencilerim heyecanlıydı. Futbol takımında olanların heyecanı ise diğerlerinden daha da fazlaydı.

- Çalım atmak yok. Topa hızlı vurun ha. Kaleci bak bütün topları bana at tamam mı?
Maç saati yaklaşınca tüm sınıfı okulun bahçesinde sıraya dizdim. Maçın oynanacağı saha okuldan biraz uzaktı. Ve geçmemiz gereken büyük bir cadde bulunuyordu. Çocuklara birçok kez benimle hareket etmelerini, karşıdan karşıya geçerken çok dikkatli olmalarını söyledim. Sınıfım sıraya girince yola çıktık.

Yolun sağından yürüyor, trafiğe dikkat ediyorduk. Yolumuzun en tehlikeli yerin gelince öğrencilerime göz attım. Ana caddeden geçecektik.Bu sırada sıranın en önünde bulunan Esat bağırdı. Öğretmenim kedi yavrusu. Kedi yavrusu . Tüm öğrenciler bağırıyordu ölecek ölecek.

Caddeye baktım hızla geçen arabalar minnacık bir kedi karşıdan karşıya geçmeye çalışıyordu. Onu kurtarmanın imkanı yoktu. Trafik çok yoğundu. Bende öğrencilerim gibi büyük bir üzüntü dalgası içine girdim.

Bir anda çocukların sırasından biri fırladı ve bağırmaya başladı. “DUR. DUR. DUR.” Caddede korna sesleri çınlamaya başlamıştı. Sert frenler yapılıyor. Fren esnasında lastiklerin çıkardığı sesler caddeyi dolduruyordu. Ana caddenin ortasında sarı saçlı mavi gözlü çocuk bunların hiçbirini duymuyordu..Eline aldığı kedi yavrusunu tüm kızgın sürücülerin ve arabaların arasında bana doğru getiriyordu.

Yanıma geldi.
- Öğretmenim bak ne kadar güzel, dedi.

Donup kalmıştım. Düşünmeden kedi yavrusunu sarı saçlı mavi gözlü öğrencimin elinden aldım. Benimle beraber bütün çocuklarda donup kalmıştı. Birkaç saniye sonra herkes bağırmaya başladı. Aslan Mehmet. Mehmet. Mehmet.

Mehmet hiçbir şeyin farkında değildi.Ona kızmamdan korkarak sessizce sıraya geçti ve başını kaldırmadan bekledi. Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Caddedeki trafiğin azalmasıyla sınıfımı karşıya geçirdim. Maç mı? Ne oldu hatırlamıyorum. Sadece o gün benim için minicik bir kediyi kurtarmak için hayatını ortaya koyan iyi kalpli Mehmet vardı.




Copyright © Huzura Dogru Dini Kitablar [/color]

Konular