Cellatların eğlencesi Genç Osman

[color=olive]İz Bırakanlar
Ahmet Sırrı Arvas

Cellatların eğlencesi Genç Osman

Anlatmıştık... Genç Osman çürüyüp kokuşan Yeniçeri ve Sipahi Ocaklarının yerine, Anadolu, Suriye ve Mısır Türklerinden cihada sevdalı bir ordu kurmaya kalkar. Bunu gerçekleştirebilmek için hac farizasını vesile eder, hazırlıkları tamamlar. Ancak otağın Üsküdar’a kurulduğu gün ortalık karışır, çapulcular ayaklanır, sağa sola saldırırlar.
Süleymaniye’de toplanan Yeniçeriler, bir anda Atmeydanı’na ulaşır ve Sultanı hacca teşvik eden Ömer Efendinin evini yağmalarlar. Derken Sadrazamın konağını sarar, ok taş yağdırmaya başlarlar. Dilaver Paşa içeride değildir, muhafızları buna rağmen silahla karşı koyar, yeniçerileri dağıtırlar.
Bu gereksiz bir çıkış olur ve hiç yoktan kan akar. Bir kere o kızıl damla yere düşmeye görsün, iş çığırından çıkar. Genç Osman durumun vahametini fark etmekle birlikte geri adım atmaz, yeniçerilerin istedikleri kelleleri (ki aralarında Sadrazam Dilaver Paşa, Meşihat payeli Ömer Efendi, Nişancı Vezir Ahmed Paşa gibi değerli isimler vardır) verip kurtulmak gibi bir yola başvurmaz. Bu konuda aracı olanlar yeniçerilerin neler yapabileceklerini bildikleri için ısrarcı olurlar. Genç Osman olmayacak bir acemilik yapar, havayı yumuşatacak yerde aracıları içeri tıkar. Saraya yollanan heyet dönmeyince isyancılar hepten çileden çıkar.

Asiler sarayda
Azgın güruh saray kapılarına dayanır, Ayasofya minarelerine çıkıp, tedbir alınıp alınmadığına bakarlar. Halbuki Topkapı akıl almayacak kadar sessizdir, düşünün isyancılar ellerini kollarını sallayarak içeri girer ne ilk avluda ne son avluda bostancılara rastlamazlar. Elebaşılar Genç Osman’dan evvel padişah olan ve rahatsızlığı sebebiyle yerini yeğenine bırakan I. Mustafa’yı odasından çıkarıp alayiş yapar. “Padişahım çok yaşa” avazeleri ile tahta oturturlar. Ulemadan toplayabildiklerini toplar, yeni padişaha biata zorlarlar. Onlara göre genç Osman artık Halife sayılmaz, sıradan bir hanedan üyesi olduğuna göre hakaretten sakınmazlar. Genç sultan hâlâ mücadeleden yanadır, deniz yoluyla Mudanya’ya geçip Anadolu’da arzuladığı hareketi başlatmak isterse de etrafındaki hainleri aşamaz, bırakın kaptanı tekneyi hareket ettirecek tayfa bulamaz.

Askere kalsa
Masumların başı ağrımasın diye vezirlerini ve maiyetini evlerine yollayan genç sultan, eski Sadrazamı Ohrili Hüseyin Paşa ve Bostancıbaşı Sofu Mahmud Ağa ile bizzat Ağakapısı’na gider ve Yeniçeri liderlerinden Kırkçeşmeli Ali Ağa’dan akıl sorar. Ali Ağa eski bir kurttur, yeniçerilerin nasıl yatıştırılabileceğini ondan iyi bilen olmaz. Nitekim kıdemlileri çağırıp ikna etmeyi başarır, ancak çapulcubaşları “bu vaadlerden bir şey çıkmaz, Genç Osman’ın nasıl bir sultan olduğunu biliyoruz, gücü eline geçirince ocağımızı söndürür, dumanımızı atar” diye haykırırlar.
Sabah namazından sonra Ali Ağa, Orta Cami önünde mantıklı bir konuşma yapar, asker yumuşar. Ancak elebaşılar ağanın üstüne yürür ve onu paralarlar. Sonra hep birlikte saraya saldırırlar, Ohrili Hüseyin Paşa’yı öldürür, Genç Osman’ı yakalarlar. Koca sultanı ite kaka Orta Cami’ye getirir, görülmedik hakaret yaparlar. Yine de hayatına kast etmez, bir kafes içinde tutulmasını arzularlar.
Ertesi gün cumadır. Sabahtan banyo yapan, ıtırlar sürünen, temiz pak giyinen askerler, nispeten teskin olur, birbirleriyle helalleşir, kucaklaşırlar. Hadise küllenmeye başlar.
Ancak Sadrazam Davut Paşa, Genç Osman’ın hayatta kalması halinde bunların hesabını soracağından emindir, bu yüzden sultanı yaşatmak istemez, bir an önce öldürtebilmek için elinden geleni yapar. Cebecileri çağırıp “tiz katl oluna!” emri verir ama Yeniçeriler ona mani olurlar.
Genç Osman yıllardır besleyip yükselttiği nanköre “Be hey zalim! Ben sana neyledim? İki defa mûcib-i katl cürmünü affetmekle hata mı eyledim? Sana mansıb verdim, bana gadrin niyedir” diye sorar.

Kanlı cuma!
İyi de dinleyen kim? Eğer Genç Osman bu hengameden bir kurtulursa...
Mazlum sultan da başına gelecekleri hisseder, nöbetçilere “Niyetim hıdmet idi saltanatı devletime / Çalışır hâsid ü bedbah ecel nekbetime” (Niyyetim, devletime hizmet etmekti amma hasetler ve kötü dilekliler felâketime çalışırlar) diye fısıldar.
Davut Paşa bu işi ya şimdi bitirmek zorundadır, ya da şimdi bitirmek zorunda... Yoksa kellesini omzu üstünde zor tutar. Adamlarından Cebecibaşı ve Kalender Uğrusu denen zabitlere “Sultanı götürüp boğmalarını” emreder. Bunlar Halife-i müslimin’i alır, milletin şaşkın bakışları arasında Yedikule Zindanına kapatırlar. Davut Paşa askerleri kışlalarına yollar, ortalık sakinleşince içeri 8 tane cellat sokar. Genç Osman günlerdir aç ve susuz olmasına rağmen katillerine karşı koyar ancak namerdin biri arkasından yaklaşarak omzuna baltayla vurur, (halbuki Türkler’de hakan kanı kutsal sayılır) sendeleyen sultanı kemendle yakalar ve saçını sakalını yolarak boğarlar (20 Mayıs 1622). Maksatları eziyet olmalıdır, yoksa kulaklarını niye koparsınlar?

Hiç yoktan...
Şehid sultana mütevazı bir cenaze merasimi yapar, 18’lik fidanı babası Sultan Ahmed’in türbesinde toprağa bırakırlar.
Genç Osman, Osmanlı halkı için bir ümittir, millet onun gibi bir sultanı boğduranları asla bağışlamaz, Anadolu’da yer yer isyanlar çıkar.
2. Osman Han güneş yüzlü, heybetli, himmet sâhibi bir pâdişâhtır. Mükemmel bir komutandır, harp âletlerini mahirane kullanır. Şecâat ehlidir, şirin çehrelidir, tatlı dillidir, insanlara kıymet verir...
Hani bir de tecrübeli (ve sâdık) yardımcıları olsa...
[/color]

Konular