TEŞKİLAT

[[size=18px]color=blue]TEŞKİLAT

Selman Kayabaşı

Dizi: Roman
Timaş yayınları



2300 YILLIK RUH HAREKETE GEÇİYOR...
TEŞKİLAT GERİ DÖNÜYOR!


Onlar; Oğuz Kağan’dan bugüne, Türk’ün devlet-i ebed müddet fikrini devam ettiren gizli teşkilatın liderleriydi... Kimi Gök-Türk’ü, kimi Selçuklu’yu, kimi Osmanlı’yı, kimi de Türkiye Cumhui’ni kurmakla görevlendirildi. Nizamülmülk’ten Gazali’ye, Selçuk Bey’den Mevlânâ’ya, Osman Bey’den Sultan Abdülhamit’e, Mustafa Kemal’den Turgut Özal’a kadar birçok isme; Teşkilat’ın gizli sancağı emanet edildi. Pakistan’da, Afganistan’da, Lübnan’da, Azerbaycan’da, Bosna’da; Osmanlı Devleti’nin bakiyesinde kurulan elliye yakın devletin harcında Onlar’ın gizli faaliyetleri vardı.
Ve bugün; Türk’le Kürt’ü, Türk’le Fars’ı savaştırmak isteyen Kaos Düzeni’nin mimarları, hesap etmedikleri bir gerçekle yüzleşmeye başladı: Teşkilat’ın askerleri, yeni bir düzen için geri dönüyorlardı…

***

Kuzey Irak’taki uyuşturucu ve silah ticaretini araştırmakla görevli olan Türk istihbarat subayı Feyzullah Yiğit, Kerkük’teki evinde suikasta uğrar. Yiğit’in hazırladığı gizli rapor; hilafetin yeniden tesis edilmesinden PKK’nın lider kadrosunda yaşanan değişime, İran’ın bölgedeki gizli faaliyetlerinden ordu içindeki ihanet çemberine kadar, Ankara’nın çözmeye çalıştığı kördüğümü gözler önüne sermektedir. Suikastın izini süren MİT, hiç beklenmedik bir sonuçla yüzleşmek zorunda kalacak; Amerikan, Rus ve Alman istihbarat servislerinin kurduğu planı deşifre edecektir.

1 yorum

TEŞKİLAT

[color=blue]Derin devlet"e karşı "derin akıl"

Yeni AKTÜEL Dergisi Sayı: 124 Burcu Arman – Haberle ilgili kitap: TEŞKİLAT
--------------------------------------------------------------------------------

Edirne'nin Keşan ilçesinde bir öğrencinin kompozisyonunda Vahdettin için "Hain" ifadesini kullanması nedeniyle açılan soruşturmanın yankıları sürerken, Selman Kayabaşı'nın "Teşkilat" adlı kitabı on yıllardır süren bir tartışmayı yeniden gündeme getireceğe benziyor…

Selçuklular Moğol işgaline uğrayıp başkent düşünce bir karar alınır: Selçuklu hakanı Alaeddin Keykubat'ın vereceği emirler artık bağımsız bir devlete ait olmayacaktır. Dolayısıyla yeni bir devlet kurulması ve bir lider tayin edilmesi gereklidir. Bu görev Osman Bey'e verilecek ve Osmanlı Devleti böyle kurulacaktır
Selman Kayabaşı'nın son romanındaki iddialara göre bu kararlar "Teşkilat" tarafından verilmişti. Eser bir kurgu roman, ancak bu kurgunun içinde Kayabaşı'nın iddialarına kanıt gösterdiği belgeler de yer alıyor
Kayabaşı'ya göre Osmanlı döneminde "Teşkilat-ı Mahsusa" olarak bilinen ve daha sonraları Kayabaşı'nın "Teşkilat" diye adlandırdığı oluşum Oğuz Kağan'dan bugüne kadar ulaştı. Ve o zamandan beri de devletin ve iktidarın dışında kalan gizli ve bilinmeyen bu teşkilatın görevi "Devlet-i ebed müddet" fikrini korumak ve kollamak! Bu fikri "Türkler'in her zaman her şart altında bağımsız, hiçbir ülkenin tesiri altında olmayan özgür ve kendisine yeten bir devletinin bulunması" olarak nitelendiren Kayabaşı, teşkilatın başında çoğu zaman devletin padişahı, hakanı, genelkurmay başkanı veya başbakanı olduğunu ama bazen de görünmeyen ikinci bir kişi bulunabildiğini savunuyor.
Kayabaşı'ya göre Mustafa Kemal'den Enver Paşa'ya, Eşref Kuşçubaşı'dan Fuat Balkan'a kadar pek çok isim Teşkilat'ta yer aldı. Teşkilat'ta yer alacak isimlerin kabiliyetleri ön planda tutuluyor ve becerisi ne yönde ağırsa o yönde eğitim almaları sağlanıyordu. Kayabaşı'nın anlattıklarına göre bir bakkaldan köy muhtarına, bir gazeteciden askere kadar herkes Teşkilat üyesi olabilir

"Sen devleti kur ben Osmanlı'yı tasfiye edeceğim"
Kayabaşı, Selçuklu İmparatorluğu'nda Tuğrul Bey dönemine kadar yalnız Türkler'in ve Türk boylarının liderliğinin yürütüldüğünü ama Tuğrul Bey döneminde Teşkilat'ın felsefesinde ve görevinde değişiklik olduğunu belirtiyor. Bu değişiklik ise Tuğrul Bey'in Abbasi halifesinin saldırıya uğradığını öğrenip emrindeki bir orduyu onları kurtarmaya göndermesi ve bozgundan kurtulan Abbasi halifesinin Tuğrul Bey'i Doğu ve Batı'nın hükümdarı ilan etmesinden sonra gerçekleşiyor. Kayabaşı'ya göre bunun anlamı şu: O tarihten itibaren Türkler'in Teşkilat'ı yalnızca Türkler için değil artık Müslümanlar'ın da "Ebed-i müeddet" fikrini yaşatması için vazifeli kılar.

"Bize yeni bir lider gerek"
Kayabaşı'nın iddiaları yalnız Osmanlı devletinin kuruluşunu kapsamıyor; son dönemin tartışmalarından olan "Vahdettin hain miydi" sorusuyla ilgili farklı iddiaları da var: Kayabaşı bu iddiasına gerekçe olarak Sultan Vahdettin ve Mustafa Kemal'in 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkmadan önce yaptıkları son konuşmayı gösteriyor. "Vahdettin Mustafa Kemal'e yeni bir devlet kurma, kendisine ise Osmanlı'yı huzurlu bir şekilde tasfiye etme görevi verildiğini söyler. Zira bu karar zaten çoktan verilmiştir."
Kayabaşı bununla ilgili olarak Birinci Dünya Savaşı sırasında yapılan bir toplantıdan da söz ediyor: "İstanbul işgal edildiğinde, İngiliz ve Yunan kruvazörleri Boğaz'a demir atınca 'Teşkilat' bir karar alır: 'Osmanlı ve Vahdettin İngilizler'in etkisi altında! Bize yeni bir lider gerekiyor! Toplantıdan çıkan isimse Mustafa Kemal'dir!"
Kayabaşı, Mustafa Kemal'in Osmanlı'ya karşı olduğu; Anadolu'nun çeşitli yerlerinde ayaklanmalar çıkartarak Osmanlı'nın çökertildiği ve Vahdettin'in kaçtığı yorumlarına da katılmıyor: "Bu fikirler Mustafa Kemal'i liderliğe oturtmak ve daha sağlam kılmak için yayılmış olabilir."
İddialarının belgelere dayandığını söyleyen Kayabaşı, "Mustafa Kemal'in Samsun'a çetelerle mücadele etmek için Osmanlı Devleti'nin Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak gittiğini biliyoruz" diyor. Zira bunun için Sadrazam Damat Ferit tarafından gizli ödenekten kendisinin belirlediği miktarda ödenek verilmiş. Ayrıca yine Samsun yolculuğundan önce Kayseri, Maraş, İzmir, Diyarbakır, Ankara ve Manisa illerine Mustafa Kemal'e itaat etmeleri için çekilmiş Kazım Karabekir imzalı da bir telgraf bulunuyor.
Kayabaşı'nın iddialarına göre Vahdettin son konuşmalarında Mustafa Kemal'e şunları söylüyor: "Bir gün İngiliz Hükümeti bize fazla baskı uygular ve seni İstanbul'a geri çağırmak zorunda kalırsak sakın yanlış anlama; mecburiyettendir". Daha sonra Mustafa Kemal, Samsun'dan geri çağrılınca Kazım Karabekir'e telgraf çekerek ne yapması gerektiğini soruyor. Kazım Bey aynı gün doğu illerine telgraf çekerek "Hareketimize devam edeceğiz" sinyalini veriyor.
Kayabaşı, Kuvayi Milliye'nin Osmanlı'ya karşı bir oluşum olmadığını, hatta İstanbul Hükümeti tarafından bilindiğini ve desteklendiğini savunuyor:
"Çünkü Osmanlı kendi çöküşünü kabul etmiş ve Vahdettin kendinden sonra gelecek ve yeni bir devlet kuracak kişinin, yani Mustafa Kemal'in önünü açmıştı." Kayabaşı Mustafa Kemal ile Vahdettin arasında bir husumet olmadığı, Mustafa Kemal'in 19 Mayıs'ın ardından Manisa'daki ayaklanmaları sorduğu mesajının altındaki imzadan da belli: Fahri yaver, yani padişahın yardımcısı. Ayrıca Kuvayı Milliye'den rahatsız olan İngilizler'e de İstanbul Hükümeti tarafından "bize güvenin gerisine karışmayın" mesajı veriliyor.
"Bugün Türkiye Meclisi ilk toplantısını yaptığında açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı yapar. O günse Osmanlı Meclisi Mebusan'da yapılan ilk konuşma Vahdettin'e ikincisi Mustafa Kemal'e aitti" diyen Kayabaşı, Misak-ı Milli'nin Meclis-i Mebusan tarafından kabul edildiğini söylüyor. Bununla ilgili sunduğu belge ise Mustafa Kemal'in birliklere Reuters Ajansı'nın geçtiği "Padişahımız ve Osmanlı Meclis-i Mebusan'ın İngiliz hâkimiyetine girmeyi düşündüğü" fikrine inanmamalarını zira bunun İngilizler'in psikolojik bir harekâtı olduğunu söyleyen telgraf. Mesajın devamında Mustafa Kemal, "Kesin bağımsızlığa kavuşmak ve halkın ivedilikle ulusal bir meclis kurup ulusun yazgısını değiştirmek olup yalnız bir kişinin bu cümleyi söylediği biliniyor" diyor.

Selman Kayabaşı kitabında Teşkilat'ın hücre sistemiyle çalıştığını anlatıyor. Buna göre Mustafa Kemal ve Enver Paşa bunun birer parçası olarak Trablusgarp'a gitti. Bu hücrelere verilen emre göre, Osmanlı Devleti galip gelirse padişaha itaate devam edilecek, yenilirse her hücre bağımsız birer devlet haline gelecekti. Kayabaşı bugünkü Pakistan, Afganistan, Lübnan, Libya ve Bosna Hersek'in bu hücreler olduğunu ve Mustafa Kemal'in bu ülkelere zamanı gelince birleşileceğini söylediğini iddia ediyor.

Kayabaşı'nın romanına göre Mustafa Kemal'in ölmeden yerine Celal Bayar'ı atamasının ardındaki sebep de Teşkilat'tı. Ancak İnönü'nün cumhurbaşkanı olması Teşkilat'ın kopukluk yaşamasına neden oldu. En ilginç iddia da bu noktada geliyor: Adnan Menderes'in Başbakan olmasıyla Teşkilat'ın yeniden aktif hale geldiğini söyleyen Kayabaşı, bunun darbeyle sekteye uğratıldığını da söylüyor. Teşkilat'ın Özal zamanında güçlendiğini ve onun ölümüyle zayıfladığını belirten Kayabaşı yıllardır sessiz kalan bu oluşumun son üç yıldır aktif bir hal aldığını iddia ediyor.

Tezkere'nin reddi, hatta Baykal'ın Kuzey Irak ile ilgili fikrinin de Teşkilat'ın işi olduğunu iddia eden Kayabaşı'na göre Teşkilat; kanla, saldırıyla, sadece askeri yönüyle bir teşkilat değil daha çok ilmi ve manevi yönlü. Teşkilat derin devleti andırsa da güce değil akla dayanan bir felsefesi var. Görev ise gayet açık: Tüm Ortadoğu'yu bir araya getirmek, sınırların önemsiz olduğunu Türk'ün Kürt'le, Kürt'ün Arap'la kaynaşmasını sağlamak...
--------------------------------------------------------------------------------

Genelkurmay Ateşe Arşivi'nden alınmış ve Osmanlı Hükümeti'nin İngilizlere; Mustafa Kemal'in Samsun'a gidişinin rahatsız edici bir mesele olmadığını anlatan belge. Belgede artık Müslümanlara ve Türkler'e güvenilmesi gerekliliğinin de altı çiziliyor (üstteki telgraf). Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'nde bulunan belge ise Mustafa Kemal'in Samsun Dokuzuncu Ordu Müfettişi'yken gizli ödenekten kendisine gönderilen parayla ilgili (altta).


[/color]

26.11.2007 - dutkmd

Konular