Ezanlar Emandır

[size=15px][color=blue][b]EZANLAR EMANDIR[/b][/color][/size]

Enes ibn-i Mâlik (r.a.) Resûllüllah (s.a.v.) Efendimiz’den şöyle rivâyet etmiştir:

[color=blue][b]“Bir köyde (kasaba veya şehirde) müezzin ezan okuduğunda, Allah o gün orayı azâbından emin kılar.” [/b][/color][i](Taberânî, Mu‘cemü’s-Sağîr, 1/351)[/i]

[color=blue][b]İzâhı:[/b][/color]

[b]Zulümler, isyanlar, azgınlık ve taşkınlıklar belâ ve musîbetleri dâvet ettiği gibi, hayırlar-hasenâtlar, ibâdet ve tâatler, duâ ve tazarrûlar da belâ ve musîbetlere set olurlar. İşte bu setlerin en mühimlerinden biri de ezandır. İslâm dininin şeâirinden yani mukaddes alâmetlerinden biri olan ezan, musîbetlere karşı bir kalkandır.

Hadîs-i şerifte de ifade buyurulduğu gibi, Cenâb-ı Hakk, ezan okunan bir beldeyi azaptan emin kılar.[/b]

[i]Halis ECE[/i]

4 yorum

Ezanlar Emandır

[color=darkblue][b]Allah (cc) razı olsun, inş. hakkıyla dinleyenlerden oluruz...[/b][/color]

17.10.2007 - Leylü-Nehar

Ezanlar Emandır

[color=green][b]Ezanın Fazileti[/b]

Ezanın fazileti hakkında pek çok hadîs-i şerif varit olmuştur. Biz burada bu güzel hadîs-i şeriflerden bazılarını zikredeceğiz.
[b]
Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor[/b]: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: [b]“İnsanlar eğer ezan okumak ile namazın ilk safında yer almada ne (gibi bir hayır ve bereket) olduğunu bilseler, sonra da bunu elde etmek için kura çekmekten başka çare kalmasaydı, mutlaka kuraya başvururlardı.”[/b](Buhârî, Ezan 9)

[b]Bilal (r.a.) (bir gün) ezanı bitirip susunca,[/b] Efendimiz buyurdular ki: [b]“Kim bunun mislini kesin bir inançla söylerse Cennet’e girer[/b].”(Nesaî, Ezan 34)

[b]Müezzin ezan okurken dinleyenlerinden onu takip ederek dediklerini tekrarlaması sünnettir ve çok faziletlidir.[/b]

Hz. Ömer (r.a.)’ın rivayet ettiği bir hadiste Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlar: [b]“Müezzin ‘Allâhu ekber, Allâhu ekber’ deyince sizden kim samimiyetle ‘Allâhu ekber, Allâhu ekber’ derse; sonra müezzin ‘Eşhedu en lâ ilâhe illallâh’ deyince ‘Eşhedu en lâ ilâhe illallâh’ derse; sonra müezzin ‘Eşhedu enne Muhammeden Rasûlullah’ deyince ‘Eşhedu enne Muhammeden Rasûlullah’ derse; sonra müezzin ‘Hayye ale’s-salâh’ deyince ‘lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ derse; sonra müezzin ‘Hayye ale’l-felâh’ deyince ‘lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ derse; sonra müezzin ‘Allâhu ekber, Allâhu ekber’ deyince ‘Allâhu ekber, Allâhu ekber’ derse; sonra müezzin ‘Lâ ilâhe illallâh’ deyince ‘Lâ ilâhe illallâh’ derse Cennet’e girer.[/b]”(Müslim, Salât 12)

[b]Ezanın Taşıdığı Anlam ve Verdiği Mesaj[/b]

Ezan, derin ve ibretli manaları ifade eden cümlelerden oluşan ilâhî bir davettir. Ezanın vermiş olduğu en önemli [b]mesaj tevhittir. [/b]Tevhit inancı olmadan yapılan ibadetler Allah’ın katında hiçbir değer taşımaz.

[b]Tevhit ise iki kısımdan oluşur.[/b]

[b] Birincisi; [/b]yegane yaratıcı ve mutlak hakim olan Allah (c.c.)’ya ortak, eş, evlat, yardımcı koşmadan iman etmektir. Ezanda geçen ‘Allâhu ekber, lâ ilâhe illallâh’ cümleleri, insanların değer verip peşinden koştukları dünya ve içindekilerin, anlamsızca takip ettikleri her ne varsa hepsinin bir hiç olduğunu, sonunda dönecekleri tek yaratıcıları Hz. Allah’ın en büyük olduğunu, O’na iman edip rızasını kazanmaya çalışmanın esas gaye ve hedef olduğunu ifade eder.

[b]Tevhidin ikinci kısmı ise;[/b] Rasûlullah (s.a.v.)’in Allah’ın son peygamberi olduğuna iman etmektir. İşte bu kısım da ezanda [b]‘Eşhedu enne Muhammeden Rasûlullah’[/b] cümlesiyle ifade edilerek adeta şu mesaj veriliyor:[b] En büyük olan, ortağı olmayan Allah (c.c.)’nun rızasını ve hoşnutluğunu kazanmak ancak Hz. Rasûlullah (s.a.v.)’e iman etmekle mümkündür. O’na (s.a.v.) itaat etmeyenin imanı makbul değildir.[/b][/color]

17.10.2007 - zhümeyra

Ezanlar Emandır

Allah razi olsun efendim ama bazi köylerde imam müezzin yok ama ezan apolyadan okunuyor

:?:
Bir köyde (kasaba veya şehirde) müezzin ezan okuduğunda, Allah o gün orayı azâbından emin kılar.” (Taberânî, Mu‘cemü’s-Sağîr, 1/351)

16.10.2007 - talib

Ezanlar Emandır

[color=purple][b]Sen şanlı zamanların yüreğinden geçerek
Dedelerimin ruhlarını titreterek, emerek
Ondan bana, benden ona süzülerek giden ses
Târihlere başka bir öz, başka bir göz veren ses
Sen ey hazin, sen ey âlî uzun nefes... Ey cihân
Ey dînin nurlu sesi, ey ulu ses, ey ezan!!!

Senin sesin gün doğmadan tan yerine yükselir
Tekkelerden, câmilerden îman aşkı ses verir
Bu ılık ses ümitlerin mâbedini ısıtır
Vicdanlara sükûn serper, fikirleri ışıtır
Senin sesin şâirlerin kaleminde inledi
Seni gençlik ihtiyarlık, seni varlık dinledi
Ey yurdumun müşfik sesi, ey İlâhî gün nefes
Ey dînimin canlı sesi, ey mukaddes nurlu ses
Ey hak sesi, insanlığı gürbüzleştir, gürleştir
Kanlıları kardeş eyle, cihanları birleştir
Ey ulu ses, ey ezan!..[/b][/color]

Bu mısralar, [b]İhsan Raif Hanım[/b]'ın [b]“ezan”[/b] başlıklı iki ayrı şiirine aittir. Paris'te ezan sesine hasret kaldığı günlerde yazılmıştır.

Hakikatte ezan sesinin duyulmadığı bir yerde yaşamanın ağır yükü altında ezilmeden, ezana hasretlik ne demekmiş anlaşılamaz. Ecnebî diyarlarda insanlarımızın neden çabucak yitirildiğini ve eğer güçlü bir îmâna sahip değil ise, nasıl da heder edilmiş ömürlere sürüklendiklerini söylemeye hâcet var mı? Belki de bu yüzden duâlarımıza bir tekerleme hâlinde, [b]“Rabbim! Ezânımızı dindirtme...” [/b]temennîleri süzülüp gelmiştir.

[b]İhsan Raif Hanım[/b]'ın Paris'te dinlediği kilise çanları arasında aynı duâyı günlerce tekrarladığını duyar gibiyiz.

[b]İhsan Raif Hanımefendi[/b], Osmanlı vezirlerinden [b]Köse Raif Paşa[/b]'nın kızıdır. Beyrut'ta doğmuş ve Paris'te vefat etmiştir. Bununla beraber daha sonra na‘şı İstanbul'a getirilip Rumelihisarı Kabristanı'na defnedilerek Boğaz'ın dâvûdî ezanlarıyla sıla hasretini giderecektir. Küçük yaşlardan itibaren Fransızca ve edebiyat dersleri alan İhsan Raif Hanım, edebiyat ve şiire sıcak alâka duyuyordu. Rıza Tevfik'in şiirleriyle karşılaştığında da sanatkâr rûhu onu şiir yazmaya sevk etti. Türk edebiyatının hece vezniyle yazan ilk kadın şâiri oldu. [b]“Gözyaşları”[/b] adını verdiği şiir kitabı, daha ziyade muztarip gönlünün gözyaşlarıyla nemlenmiştir.

İstanbul'a ve ezan sesine hasret, henüz kırkdokuz yaşında iken gurbet ellerde hayata veda eden bu hanımefendinin vefat tarihi, 4 Nisan 1926'dır.

16.10.2007 - ankebut-57

Konular