Üç Şey Gönlü Öldürür: Çok Yemek, Çok Uyumak, Çok Konuşmak

[color=green]Müslümanın az yemesinden maksadı, gönlünden dünya sevgisini ve mâsivâ alâkasını çıkarmak, Allah’a ibâdet ve tâate güc kazanmaktır. Az yemek, kalbi tasfiye ederek günahlardan temizler ve nefsin isteklerini öldürür. Allah dostları, nefsi en büyük düşman olarak görmüşler, islâhının ise, oruç ve az yemekle mümkün olabileceğini belirtmişlerdir.

Yemek-içmek konusunda Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur:

“Yiyiniz, içiniz; fakat isrâf etmeyiniz. Çünkü Allah isrâf edenleri sevmez.“ (el-A’râf, 31)

Âyet-i kerîmeden yeme-içme konusunda orta yolu izleyip aşırılık ve isrâftan kaçınmak gerektiği anlaşılmaktadır. İslâmî anlamda, hayatı sürdürüp ölmeyecek kadar olanı farz, nefsini za’fiyet gibi zarardan muhâfaza için olanı vâcib, çalışmaya, kulluğa kuvvet kazandıracak ölçüde olanı müstehab, kilo alıp beslenmek ve yağlanmak için olanı mekrûh, doyduktan sonra mideyi zorlayacak derecede bulunanı ise haramdır. Bunun bir tek istisnâsı vardır ki, o da misâfire ikrâm için ev sahibinin misâfirle beraber fazladan yediği lokmalardır. (H. Kâmil Yılmaz, Açlık ve Az Yemek, s.113)

Peygamber -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz, yeme-içmenin ölçüsünü şöyle belirler:

“İnsanoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Âdemoğluna belini doğrultacak birkaç lokmacık yeter. Eğer bunu yapamıyorsa bari midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini suya, geri kalanını da teneffüs için boş bıraksın! “ (Tirmizî, Zühd, 47)

İhtiyacından fazla yemek yiyen insan, şişmanlar, kalbi yağ bağlar ve sıhhatini kaybeder. Hak yolcusu, ibâdete kuvvet olması için yer; iyice acıkmadıkça yemez ve doymadan sofradan kalkar. Nitekim asr-ı saâdette müslüman hastaları tedâvi için İran’dan bir doktor gelir. Uzun zaman Medîne’de ikâmet ettiği halde kendisine müracaat eden hasta olmayınca birgün Rasûlüllah-sallallahü aleyhi ve sellem-’e gelerek:

“-Şu kadar zamandır, hastalarınızı tedâvî maksadıyla Medîne’de bulunuyorum. Ancak bugüne kadar hastalığından şikâyetle tedâviye başvuran olmadı. Bunun sebebi nedir?” diye sorar. Peygamber-sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz de:

“-Buranın sâkinleri, karınları acıkmadıkça yemek yemezler. Yedikleri zaman da iştihâları olduğu halde doymadan sofradan kalkarlar, bu yüzden de hasta olmazlar.” buyurmuştur.

Bunun üzerine hekîm:

“-İşte bu, sıhhatli bulunmanın esâsıdır. Burası da benim yerim değilmiş.” der ve memleketine döner. (Mahmûd Sâmî Ramzanoğlu, Mus”abe 4, s.102)


Allah Dostlarından Hamdun Kasâr -kuddise sirruh-: “Cümle hastalıkların aslı çok yemektir. Dinin âfeti de çok yemektir.” der.

Çok yiyen, çok su içer. Çok su içenin ise bedeni ağırlaşır, uyku gâlip gelir. Çok uyumak, ibâdet için en bereketli zaman olan seheri heder eder. Özellikle akşam yemeğinde çok ölçülü olmalı, mideyi tıka basa doldurmamalıdır. Süfyân-ı Sevrî Hazretleri: “Az yersen, seherin fazîletine mâlik olursun.” der.

Az yiyen; nefsinin zayıflamasını, rûhunun kuvvetlenip kurtulmasını temin eder. Rûh, huzûr bulur, aşk ve muhabbetle dolar, Rabbinin ünsiyetine mazhar olur ve kâmil insanlara ayrılan üstün mertebelere kavuşur.

Az yemek, sağlık açısından da çok önemlidir. Az yiyenlerde, sindirim sistemi dinlenme imkânı bulur. Az yersek, yediklerimiz bizi taşır. Çok yersek, yediklerimizi taşımak zorunda kalırız.

Muhammed bin el-Hâris -radıyallahü anh- der ki:

“Tabîblere, devâların en şifâlısını sordum; “Açlık ve az yemektir.” dediler.” (M.Sâmî Ramazanoğlu, Mus”abe 4, s.106)

Açlık, kalbe giden kanı azaltır ve kalbin yağı erir; kalb safâ, zihin zindelik kazanır. Tokluk ise, hâfızaya tesir eder ve unutkanlık yapar, ayrıca kalbi körleştirir ve katılaştırır. Nitekim şöyle bir söz vardır:

“Çok yiyip içerek kalplerinizi öldürmeyin. Çünkü kalb, bitki gibidir. Çok su dökerseniz ölür. Hiç su vermezseniz kurur.”

Az yemekle kalb hassaslaşır, letâifler harekete geçer. İyice gayret gösterilirse, Cenâb-ı Hakk’ın izniyle, emmâreden levvâmeye, levvâmeden mülhimeye, mülhimeden de mutmainneye terakkî edilir ki “velâyet-i suğrâ” ya ulaşılmış olur. (Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, c.4, s.47)

Yemeği azaltmak, nefsin hayvânî isteklerini azaltır ve şehveti kırar. Midesine kul olan, şehvetine kul olur ve kıymetli ömrünü şehvetine kurban eder.

Mâlik bin Dînâr Hazretleri der ki:

“Üç şey gönlü öldürür: çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak.” (Evliyâlar Ansiklopedisi, c.8, s.73)

Açlık, kalbe incelik, merhamet ve yumuşaklık kazandırır, bedene sıhhat verir, fakirleri, garîbleri hatırlatır. Zikir, ibâdet ve münâcâttan haz duyacak bir kıvâma kavuşturur, gözü yaşlı olur.

Yahyâ bin Muâz -radıyallahü anh- der ki:

“Eğer açlık çarşıda satılan bir şey olsaydı, ahiret tâlibine gereken şey, çarşıdan açlıkdan başka bir şey satın almamak olurdu.” (Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu, Mus”abe 4, s.106)

Açlık, kalbi hikmetle doldurur ve nurlandırır. Tokluk da gönlü karartır. Nitekim Süleyman Dârânî Hazretleri:

“Her şeyin pası vardır. Gönlün pası da çok yemektir.” der.

Çok yemek, ibâdete karşı bir ağırlık ve tenbellik meydana getirir. Açlık ve az yemek, ibâdetleri kolaylaştırdığı gibi zikir, fikir, namaz ve Kurân okumayı ve devâmlı abdestli bulunmayı kolaylaştırır.

Bedenin sıhhati, kalbin mânevî hastalıklardan korunması ve nefsin terbiyesi husûsunda, açlığın ve az yemenin bu sayısız faydalarından dolayı Cenâb-ı Hakk Ramazân-ı şerîf orucunu mü’minlere farz kılmıştır. Bütün meşakkat ve zorluklarına rağmen, oruç tutmakta sabır ve sebât gösterenlere de büyük mükâfâtlar va’dedilmiştir.

Sehl bin Sa’d -radıyallahü anh-’den rivâyete göre Rasûlüllah -sallâll”ü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:

“Cennette Reyyân denilen denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyâmet gününde cennete yalnız oruçlular girerler, onlardan başka hiçbir kimse girmez. Kıyâmet gününde; “Oruçlular nerededir?” diye îlân edilir. Oruçlular kalkıp giderler. Bunlardan başka hiçbir kimse buradan giremez. Oruçlular girdikten sonra da kapı kapanır, artık kimse giremez.” (Buhârî)

Allah dostlarının oruçtan ve az yemekten maksatları, nefsi zarûret ölçüsünde yemeğe alıştırmaktır. Çünkü yemenin zarûret ölçüsünde tutulması, nefsi fuzûlî söz ve davranışlardan alıkoyar. Böylece nefis, zarûret miktarı uyumaktan ve konuşmaktan fazlasını terkeder.[/color]

Konular