İnşirah Suresi

Mekke Dönemi'nde nazil olmustur. 8 ayettir.

Bu sureye ayni zamanda «Suretu Serh» adi verilmektedir. Bu sure Ibn Zübeyr ve Hz. Aise'den rivayet edildigine göre Mekki'dir. Bunu Ibn Dureys, Nuhas, Beyhaki ve îbn Merduveyh Ibn Abbas' tan da rivayet etmislerdir. Ibn Abbas'in diger bir rivayetinde «Bu sure Duha'dan sonra nazil olmustum eki vardir. El-Bukai «Bu su­re Ibn Abbas nezdinde Medenî'dir» diye iddia eder. Zira «Gerçek­ten her zorlukla beraber kolaylik vardir. Kesinlikle her zorlukla beraber bir kolaylik vardir» ayeti ona göre Medine'de nazil olmus­tur.

Surenin ayetleri ittifakla sekiz, harfleri 103, kelimeleri 27'dir.

Duha Suresi'yle siki bir baglüügi vardir. Hatta Tavus ve Ömer bin Abdulaziz'den gelen rivayete göre «ilcisi bir suredir» demisler ve ikisini beraber bir rekâtta okuyarak aralarinda besmele getir­memislerdir. Tabersi'nin rivayet ettigine göre sü alimleri de bu görüstedir.
Imam Pahreddin Razî der ki: «Iki surenin bir su. re oldugu söylenmektedir. Nitekim «Senin gögsünü serhetmedik mi» ayetini «seni yetim olarak bulmadik mi» ayeti üzerine atfediyortar. Fakat durum hiç de böyle degildir. Çünkü birincisi, Rasû-lullah'm kâfirlerin eziyetinden üzüntüye garkolmast halinde nazil olmustur. Bu hal ise siddet ve darlik haliydi. Ikinci ayet ise, nazil oldugu zamanda Rasûlullah'in kalbi sevinçli olmasi gerekir. O hal­de bu iki sey nasil bir araya gelir?» Fakat îmam'in görüsünde na­zar vardir. Böyle bir sey dirayetle degil ancak rivayetle tesbit edi­lebilir. Tevatüre göre bunlar iki suredir ve aralarindaki besmele fasli da bunu tesbit eder. Ancak onlar manen birbirlerine bagli­dirlar. Buna da Ibn Ebi Hatim'in rivayet ettigi Isra hadisindeki durum delâlet etmektedir. Allah, Rasûlü'ne: «Ya Muhammed, seni yetim olarak bulmadim mi? Seki barindirdim, seni dal olarak bul­dum, hidayet ettim. Fakir olarak buldum, zengin kildim ve senin gögsünü açtim. Senin günahini sildim. Senin zikrini yücelttim. Ben nerede zikredilirsem sen de benimle beraber zikredilirsin» buyur­mustur.

Meal

Rahman ve Rahim olan Allah'in adiyla

1 - (Ey Rasülüm!) Senin gögsünü genisletmedik mi?

2- Ve senin yükünü üzerinden atmadik mi?

3- o yük ki belini bükmüstü.

4- Senin nâmini dahi yükseltmedik mi?

5- Kuskusuz ki her zorlugun beraberinde bir kolaylik vardir.

6 - Muhakkak ki her zorlugun yaninda bir kolaylik vardir.

7- O halde mesgul olmadigin zaman kalk (Rabbine yal­var da) yorul!

8- Ve yalnizca Rabbina niyaz et!


Dirayet Ve Rivayet Tefsiri

(1-8) «(Ey Rasûlüm!) Senin gögsünü...» Bu Ayetlerin Tefsiri

«Nesrah» fiili serh kökünden gelir. Serh'in esas mânâsi ge­nisliktir. Fakat izah mânâsinda kullanilmasi da yaygindir. Kitabin serhi, onun izahi demektir. Zira bir seyin genisligi onun iç kismi­ni izah etmesi gerekir.

Gögsün serhi onu açmaktir. Yani gögsünü Islâm'a açmadik mi? îbn Abbas'tan yumusatmak mânâsina geldigi rivayet edilmis, tir. Yani senin kalbini açip yumusatmadik mi? Hasan Basri «Gög­sün serhedilmesi hikmet ve ilimle doldurulmasi demektir» der.

Enes bin Malik, Malik bin Sâsâa'dan söyle rivayet ediyor: Al­lah'in Rasûlü buyurdu: «Ben uyku ile uyaniklik arasinda oldugum bir devrede Beyt'in yaninda bulunuyordum. Baktim biri: «O üç ki­siden biri» diyor. Böylece altindan bir legen getirdiler. Orada zem­zem suyu da vardi. Benim gögsümü açtilar, suraya kadar».

Katade, «Neyi kastediyor acaba RasûUü Ekrem?» diye sormus­tur. Nitekim hadisin ravisi, «Karninin altina kadarki noktayi kas­tediyor. Yani gögsünün açilmasi oraya kadar olmustu» der. Ra-sûl-ü Ekrem devam etti: «Kalbim çikartildi. Zemzem suyuyla yukandi. Sonra yerine kondu. Sonra iman ve hikmetle doldurulup örtüldü».

Bu hadiste bir olay anlatilmaktadir. Yani Hz. Peygamber bir ameliyat geçirmistir. Tabii bu manevi bir ameliyattir. Böylece «Elem Nesrahain mânâsi, kesinlikle biz serhettik, demektir. Bunun delili de «Ve senden yükünü indirmedik mi?» seklindeki üçüncü ayettir.

«Vizr» kelimesi günah demektir. Yani senin günahim senden sildik. Ibn Mesud, «Senden yükünü çözüp indirdik demektir» der. Bu tipki «Bundan dolayi Allah senin geçmis ve gelecek günah­larini bagislayip üzerindeki nimeti tamamlayacak» ayeti gibidir. (Fetih: 2)

Müfessirler der ki: Bütün bunlar Peygamber olmazdan önce cereyan eden hadiselerdir. Yani senden, cahiliyet emrinden içinde bulundurdugunu attik! Çünkü Hz. Peygamber kavminin birçok adetlerini yasiyordu. Putlara tapmadi. Fakat onlarin adetleri üze­rinde idi.

Katade, Hasan ve Dahhak, «RasûLü Ekrem'e agirlik yapacak günahlari vardi. Cenao-i Hak hepsine sünger çekti, onlari affetti» demislerdir.

«Enkada» fiili agirlik yapti, demektir. Peygamberlerin günah­lari bu agirlikla ancak su noktadan ötürü vasiflandirilmistir: Pey­gamberler affedilmelerine ragmen günahlari için siddetli ihtimam, siddetli pismanlik ve siddetli hasret gösterirlerdi.

Abdulaziz bin Yahya ve Ebu Ubeyde, «Senden peygamberlik agirligini tahfif ettik. Sana artik agir gelmez» demektir, demis­lerdir. Rasûl-ü Ekrem'e baslangiçta vahy çok agir geliyordu. Hat­ta neredeyse nefsini yüksek tepelerin basindan asagi atmak istiyordu. Sonunda Cebrail geldi, kendisini ona gösterdi ve aklim ka­rismistir korkusunu ondan izale etti.

«Senin sanini yükselttik» ayeti üzerine Mücahid «Ezanla yük­selttik demektir» demistir. Dahhak, Ibn Abbas'tan söyle rivayet eder. Ibn Abbase diyor ki: «Cenab-i Hak Peygamberine, benim zik-redildigim yerde, ezanda, kamette, tesehhüdde, cuma günü min­berler üzerinde, zikir ve kurban bayramlarinda, tesrik günlerinde, | Arefe günlerinde, Cemrelere tas atildigi zaman Safa ve Merve'de sen de benimle birlikte zikredilirsin. Benim ismimi anan seni de anar. Mesela cuma hutbesinde, yeryüzünün dogusunda ve batisin­da, ben nerede anilirsam sen de anilirsin.»

Bir Hüküm

Hayati boyunca Allah'a ibadet eden, cennet ve cehennemi tas­dik eden, her iyiligi yapan bir kimse bütün bunlara ragmen «Mu. hammed Allah'in Rasûlü'dür» demezse yaptiklarinin hiçbir yara­rini görmez ve kâfir olur.

Bazilari; «Senin zikrini ilan ettik. Seni daha önce peygamber­ler üzerinde inen kitaplarda bahis konusu yaptik. O peygamberlere senin müjdem vermelerini emrettik. Hiçbir din yoktur ki senin dinin ona galib gelmesin» demistir.

Bazilari da «Ayetin mânâsi, senin zikrini melekler katinda ve semada yücelttik. Yeryüzünde ve müminler katinda yücelttik. Ahi-rette de sana verecegimiz Makami Mahmud ve kerim dereoslerle senin zikrini yücelttik demektir» demislerdir.

«Yusr», darlik ve siddettir. «Usr» ise genislik ve zenginliktir. Bu cümle iki kez tekrar edilmistir ve ikincisi birincisinin tekididir. Mesela biri, çocugunu eline kötü bir sey aldigim görünce «at, at»der. Birini istiyorsa «acele gel, acele gel» der. Nitekim Cenab-i Hak da Kur'an'inda, «Hayir, ileride bileceksiniz. Sonra yine hayir ileri­de bileceksiniz» (Tekasür: 3) buyurur.

Araplar arasinda bir kaide vardir. Onlar bir lâfzi marife ola­rak tekrar ederlerse o birinci lâfzin aynisidir. Mesela burada el-Usr, birinci el-Usr lâfzinin aynisidir. Fakat Cenab-i Hak bir keli­meyi nekre olarak tekrar ederse birincinin mânâsi ayri ikincinin mânâsi da ayri olur. Buradaki Yusren kelimesi gibi. Bunun için Ibn Abbas bir hadisi kudsiyi su sekilde naklediyor: «Ben bir tek usr (zorluk), iki yusr (iki kolaylik) yarattim. Hiçbir zaman bir zorluk iki kolayliga galip gelemez».

Bu sure hakkinda Hz. Peygamber'den gelen bir hadiste «Hiç­bir zaman bir usr iki yusru maglûp etmez» buyurulmustür.

Cürcani'nin de içinde bulundugu bir cemaat, «Bir sey marife ola­rak tekrar edilirse ikincisi birincisinin aynisidir. Nekre olarak tek­rar edilirse ayri ayridir» sözü yerinde bir söz degildir. Nitekim «in. ne mealfarisi seyfen inne mealfarisi seyfen» (Kesinlikle binicinin yaninda bir kiliç var, kesinlikle binicinin yaninda bir kiliç var) buyurulmustür. Bu kaideye bakilirsa burada binici bir kisidir. Fa­kat kiliçlar ikidir. Fakat en dogrusu söyle söylemektir: Allah Mu-hammed'i fakir olarak gönderdi. Müsrikler fakirligi sebebiyle onunla alay ettiler. Cenab-i Hak ona zenginlik va'detmek suretiyle çetinlikle beraber yusr va'detti. Yani onlarin ayiplamalarindan üzülme. Çünkü bu zorlugu mutlaka dünyada bir kolaylik takip ede­cektir. Cenab-i Hak, Rasûlü'ne va'dettigini de verdi. Çünkü Pey­gamber ölmezden önce Hicaz ve Yemen fethedilmisti. Peygamber' in eline çok ganimet geçmisti. Hatta ikiyüz deveyi bir kisiye verebi-lecek kadar zengindi. Bu lütuf dünya emrindendir. Her ne kadar Rasûl-ü Ekrem'e mahsussa da ümmetinin bir kismi da buna girmis­tir. Ikinci «Kesinlikle zorlukla beraber kolaylik vardir» cümlesi ahlrete aittir. Bunun müstakil bir cümle oldugunun delili sudur:

Ne basinda «fa» var ne âe^vau» veya ne de bir atif harfi. Bu, bütün müminler için bir va'ddir. Hiçbir mümin bunun haricinde degil­dir. Yani dünyada müminler için olan sikinti ahirette kesinlikle kolaylik olur.

Bazan da dünya ve ahiret kolayligi bir arada bulunur. «Bir zorluk iki kolayligi maglûp etmez» seklindeki hadis de buna ham­ledilir.

Bazilari «Usr'dan maksat müsriklerin Rasûl-ü Ekrem'i Mekke* den çikarmalari, yusr'dan maksat da Rasûl-ü Ekrem'in fetihle be* raber onbin kisiyle izzet ve serefle Mekke'ye girmesidir» demis­lerdir.

Yedinci ayet hakkinda Ibn Abbas ve Katade sunu söylüyor: «Sen namazindan farig oldugunda duada ve Allah'tan istemek hu­susunda çok çok dua et, çokça iste!».

îbn Mesud, «Farz vazifelerini bitirdikten sonra gecenin sün­netlerine katil demektir» dedi. Kelbi, «Peygamberligi teblig ettik­ten sonra, hem günahin için hem de mümin erkekler ve mümin kadinlar için af talebinde bulun demektir» der. Hasan ve Katade, «Düsmanla savasmaktan kurtulduktan sonra Rabbinin ibadetine koyul demektir» demislerdir. Mücahid, «Dünyadaki isini bitirdik-ten sonra namazina devam et» demek oldugunu söyler. Cüneydi Bagdadi, «Mahlûkun emrinden farig oldugun zaman hakkin iba­detine dal demektir» der. Siilerden bazilari kelimeyi «Fensib» sek­linde okumustur. Yani peygamberlik vazifen tamam olduktan son­ra Ali'yi imamete, ümmetin basina getir! Halbuki ayette mefulun hususiyetine dair bir delil yoktur. Zira sünnî bir kimse de «Fensib» okundugu zaman mefulu Ebubekir olarak takdir, edebilir. Allah cümlemizi, körü körüne taassubtan muhafaza eylesin! (Amin)

Konular